Yüz Kızartan Bir Belge

Nusret KOPUZLU

Son günlerini yaşadığımız 2005 yılında iz bırakan tartışmalardan biri de herhalde Ermeni patırtısıdır. Bu patırtıyla Türkiye’de Ermeni propagandası adeta atağa geçmiştir.

Geçen sayımızda Ermeni meselesini baştan sona kadar izah eden ehlivukuf bir makaleyi sayfalarımızda okuyucuya takdim etmiştik.[1] Dergimizin aynı sayısında Ahıska Türklerinin yaşadığı felâketlerin tam anlamıyla bir soykırım olduğuna dair yazılara da yer vermiştik.

Ne yazık ki adları bizim adlarımıza benzeyen -veya benzemeyen- birçok medya mensubunun, sözüm ona insanlık adına hâlâ Ermenicilik yapmaktan geri kalmadığı görülmektedir. Biz onlara -ırz, namus ve vicdan sahibi olanlara- bir belge sunmak istiyoruz. Bu belge bir telgraftan ibarettir. Bu telgrafta özetle şu haberler yer almaktadır:

1.       Halk, Ermeniler tarafından korkunç bir zulme tabi tutulmuştur. Öyle zulümler edilmiştir ki bu zulümleri değil görmek, hikâyesini dinlemek bile her vicdan sahibinin tüylerini ürpertir ve kanlı gözyaşları döktürür.

2.       Köylerde binlerce kadın ve çocuk evlere ve ahırlara doldurularak bir kısmı baltayla doğranmış bir kısmı da yakılarak öldürülmüştür.

3.       İslâm’ın her şeyden mukaddes tanıdığı ırz ve namusu vahşi bir şekilde çiğnenmiştir. Bu zavallılar, bununla da kurtulamamış, memeleri ve diğer organları ayrı ayrı kesilerek katledilmişlerdir.

4.       Aynı vahşet Erzurum çevresinde de günlerce devam etmiş, bu yolda şehîd olanların adedi yalnız Aşkale ile Hasankale arasındaki sahada 25.000 kadar hesâb edilmiştir.

5.       Bu hâllerin şâhidi olan halk, vatanlarının Ermeni hakimiyeti altına girmesine razı olmak değil sözünü bile duyup işitmekden titremekdedir. Ordu ise halk ile kırılmaz bağlarla bağlıdır.

Osmanlı Devleti Dahiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) tarafından 1919 yılı Temmuzunda görevlendirilen Hey’et-i Tahkikiye (Araştırma Komisyonu), aynı yılın ağustos ayında Trabzon ve Erzurum’da incelemeler yapmıştır.

Hey’etin Başkanı Rize Eski Mutasarrıfı ve Erzurum Eski Milletvekili Ziya Beydir. Dokuzuncu Kolordu Eski Kumandanı Mirliva Ali Fevzi Paşa ve Kâtip Sadullah Bey, hey’etin diğer üyeleridir. Aşağıdaki telgraf metnini, Ziya Beyin neşrettiği risaleden aldık.[2]  

Ziya Beyin, “Sadarete ve Dahiliye ve Harbiye nezaretlerine âtide sûretleri münderic telgrafnâmeleri yazdık.”diyerek takdim ettiği telgraflardan yukarıda özetini verdiğimiz birisi kendi imlâsıyla şöyledir:

 İkinci Telgrafname

Telgrafnâme-i çâkerâneme zeyldir.

Gün geçdikçe hakikat bütün uryânlığıyle tezahür ediyor. Bu halk, Ermeniler tarafından öyle mezâlime dûçâr olmuşdur ki vukuunu görmek değil, sûret-i cereyânını hikâye kabilinden dinlemek bile her sâhib-i vicdanın tüylerini ürpertir ve kanlı gözyaşları dökdürür. Köylerde binlerce nisvân ve sıbyân evlere, ahırlara doldurularak kısmen baltalarla, kısmen ihrâk sûretiyle öldürüldükleri gibi İslâm’ın her şeyden mukaddes tanıdığı ırz ve namusu da sûret-i vahşiyânede pây-mâl edilmiş ve bu sûret, şu vahşete dûçâr olanlar içün bâdî-i necât bile alamayup memeleri ve a’za-yi sâiresi ayrı ayrı kat’ edilerek yine itlâf olunmuşdur.

Aynı vahşet nefs-i Erzurum’da da günlerce devam ederek bu yolda şehîd olanların adedi yalnız Aşkale’den Hasankale’ye olan on iki saatlik bir saha dahilinde yigirmi beş bin kadar hesâb edilmekdedir. Bu hâllerin şâhidi olan halk, vatanlarının Ermeni hakimiyeti altına girmesine razı olmak değil sözünü bile duyup işitmekden titremekdedir. İşte hakikat bu merkezde ve gayede sâlifü’z-zikr telgrafnâmede tafsilâtı ma’rûz mahiyetdedir. Ordu ise halk ile kırılmaz revâbıt ile bağlıdır. Buna kanaat buyurularak bu havalideki sükûn ve sükûnetin ve emniyet ve âsâyişin derece-i mükemmeliyetini göstermek sûretiyle müdâfaa-i hukukda bulunulmasını ve zaten her sûretle mecrûhü’l-kalb olan bu ma’sûm ahalinin birtakım yalan şâyiâta merkezce kulak asmakla bir kat daha rencide ve mahzûn edilmemesini bilhassa arz ve istirham eylerim. Ferman. 31 Ağustos 335 (1919).