Ahıska Bölgesi Halk Şiirinde Millî Mücadele

Yunus ZEYREK

Tarih kaynakları, Ahıska Bölgesinin, milattan önceki asırlarda da Türklerle meskûn olduğu konusunda ciddi haberler vermektedir. Büyük İskender’in Kafkasya’ya geldiği sırada buralarda Buntürk ve Kıpçak topluluklarının varlığına dair önemli kayıtlar mevcuttur. Kıpçakların, Oğuzlarla birlikte iki önemli Türk kolundan biri olmakla, Buntürk isminin de otokton=yerli Türk anlamına geldiği belirtilmektedir. XII. yüzyıl başlarında Kafkasların kuzeyinden gelip bölgeye yerleşen Kıpçak nüfusunu da göz önüne alırsak, buraların etnik tarihi hakkında fikir sahibi olmamız kolaylaşır.

Bu bölgede yaşayan ve Gürcistan kilisesine bağlı olan Ortodoks Kıpçaklar, bu devletin siyaset, ordu ve maliyesinde de çok önemli mevkileri işgal etmiş, Kraliçe Tamar çağının altın devir olmasında birinci derecede rol oynamışlardır.

XIII. yüzyılda bölgeye gelen Moğollar zamanında Tiflis’e başkaldıran Kıpçaklar, Ahıska bölgesinde Atabek Hükûmeti kurmuşlardır. Bu hükûmetin sınırları, Ahıska doğusundaki Azgur Boğazı’ndan başlıyor, Posof, Ardahan, Artvin ve İspir’e kadar uzanıyordu. İlhanlı Devleti’nin yardımını da gören Atabekler, daha sonra Safevî Devleti’nin himayesinde yarı bağımsız bir hükûmet şeklinde yaşarken batı topraklarını yavaş yavaş Osmanlı’ya kaptırmaya başladılar. 1536 yılında Tortum-Oltu bölgesi, 1551 yılında da Atabeklerin yazlık merkezi olan Ardanuç ve müteakiben Ardahan, Osmanlı Devleti’ne katıldı. Osmanlı sınırı Posof-Ardahan arasındaki Ulgar Dağı’na dayandı. Bu dağın ötesindeki Posof-Ahıska bölgesi de 1578 yılında gerçekleştirilen Şark Seferleri sırasında Osmanlı Devleti’ne katıldı ve Ahıska merkezli Çıldır Eyaleti kurularak etrafındaki yerler de birer sancak olarak buraya bağlandı.

1828 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ahıska Rusların eline düşünce eyalet merkezi Oltu’ya taşındı. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’yla buralar da Rusların istilâsına uğradı. 1918 yılında Bolşevik Rusya ile imzalanan Brest-Litovsk Barışı’yla Kars, Ardahan ve Batum’la birlikte Ahıska bölgesi de Türk askerine kavuştu. Birkaç ay sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’yle ordumuz buraları boşalttı. Bölge Gürcü ve Ermenilerin işgaline uğradı. Kars yerlileri tarafından kurulan Millî Şura ve bunun marifetiyle teşekkül eden Cenubigarbî Kafkas Hükûmet-i Muvatta-i Milliyesine, Nahcivan’dan Batum’a kadar olan yerler bağlandıysa da istikrar temin edilemedi. Yerli ahali, mahallî önderler başçılığında teşkilâtlanarak Gürcü ve Ermenilere karşı mücadeleye başladılar. 23 Şubat 1921 tarihinde Ardahan, Artvin ve Posof kurtularak anavatana kavuştuysa da, Ankara Hükûmetinin 16 Mart 1921 tarihinde Sovyetler Birliği ile imzaladığı Moskova Antlaşması’yla Batum ve Ahıska’yı Sovyet Gürcistan’ına bıraktı.

Kısaca özetlemeye çalıştığımız bu tarih sürecinde bölgenin halk şairleri, olup bitenlere karşı kayıtsız kalmamış, mensup oldukları bölge ahalisinin duygularına tercüman olarak Türklük ve Türkiye sevgisini terennüm etmişlerdir.

Bu halk şairlerinden bazıları ve en önemlileri şunlardır: Ahıskalı Gülali (XVIII-XIX. yüzyıl), Âşık Garip (XVIII-XIX. yüzyıl), Koblıyanlı Sefilî (1882-1937, Azgurlu İsmail (XIX-XX. yüzyıl), Koblıyanlı Şehrî (XIX-XX. yüzyıl); Posoflu Fakırî (XVIII-XIX. yüzyıl), Çıldırlı Şenlik (1850-1912), Hanaklı Mazlumî (1855-1924?), Posoflu Zülâlî (1873-1956) ve Müdamî (1914-1968)’den birer deyiş-destan sunmak istiyoruz.

Bu halk şairlerinin kimisi Ahıska’nın 1828 yılında anavatandan kopuşu sırasında duygularını dile getirmiş, kimisi halk arasında Doksanüç Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ve kimisi de 1918 yılından sonra söylemişlerdir.

Ahıskalı Gülali, Âşık Garip ve Posoflu Fakırî gibi halk şâirleri, 1828 yılında Ahıska şehrinin Ruslar tarafından yakılıp yıkılarak ele geçirilmesi ve 1829 yılında imzalanan Edirne Antlaşması’yla da Türkiye’den koparılması üzerine çok içli deyişler ve destanlar söylemişlerdir.

Adını andığımız halk şâirlerinden birer dörtlük veriyoruz:



 

1. Ahıskalı Gülalî:

                Hey kardaşlar, size tarif eyliyem,
                Kanlı yaş tökerek derdim payliyem,
                Dağıldı yuvamız, yâdı boyliyem,
                Vay ki harab oldu gözel Ahısha.

2. Posoflu Fakirî:

                Hey kardaşlar, yanak yanak ağlıyak,
                Ölkemiz sultanı elden gidiyor.
                Al yeşili töküp kara bağlıyak
                Âlosman’ın şânı elden gidiyor.

3. Âşık  Garib:

                Yitürdüm sermayey unuttum kârı,
                Bulamadım bir zamanın Ahıska.
                Heman peydah ettin âh ile zârı,
                Nerde kaldı toz dumanın Ahıska.

4. Çıldırlı Şenlik:

                Ehli İslâm olan işitsin bilsin,
                Can sağ iken yurt vermeniz düşmana;
                İsterse Uruset ne ki var gelsin,
                Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

 

5. Posoflu Zülâlî:

                Biz bu zulmetler içinden çıkarız bir gün olur;
                Şarka garba yıldırımlar çakarız bir gün olur.
                Kara bulutlar içinden parlayıp şimşek atar,
                Gök gürler, dolular yağar; bakarız bir gün olur.

 

6. Ahıskalı Şehrî:

                Efendiler müjde müjde sizlere,
                Karşılarız Âlosman’ı beraber.
                Huda, emeğimiz vermesin zaya,
                Yardımcımız Keremkânı beraber.

 

7. Azgurlu İsmail:

                Kulak verin Ehli-İslâm olanlar,
                Dinleyin sözümü, nasıl iş oldu.
                Münafıklar murad aldı, sevindi,
                Müminler ağlaştı, gözü yaş oldu.

 

8. Koblıyanlı Sefilî:

                Dinleyin ağalar, vasfedem hâli,
                Değişmenem bir diyara Koblıyan.
                Devrettim cihanı, yoktur emsali,
                Meyil vermez bir ağyâre Koblıyan.

 

9. Hanaklı Mazlumî:

Hey ağalar dinlen kavga işini,
Gör ki Şadevan’da kal-makal oldu.
Dağlar seda verdi toplar atıldı,
Aktı gözüm yaşı, kanlı sel oldu.

 

10. Posoflu Müdamî:

Otuz ağustosu dinle destandan,
Ne mutlu Türk’üm de, bu yana seyret!
Vatandaş, bayramı kutlula candan
Tarih yaylasından cihana seyret!