Ahıskalıların Eğitim Meseleleri

A. Niyazi ÇAKIRGÖZOĞLU

Ahıska şehrine nispetle Ahıska Türkleri dediğimiz ve ana Türk kütlesinin bir parçasını teşkil eden topluluğun, genelde kuzeyden gelen Kıpçakların torunları olduğu, bölgenin bilinen en eski yerli/otokton ahalisi olduğu, öteden beri kaynaklarda belirtilmektedir. Buna tarih içinde güneyden gelip yerleşen ve bölgenin yerli ahalisiyle kaynaşan Selçuklu-Oğuz unsurunu da ilâve edebiliriz.

Bölgede VII. yüzyılda görünen Müslüman Arap tesirinden başka, XVI. Yüzyılda gerçekleşen Osmanlı fethiyle İslâmlık yayılmaya başlamıştır. Böylece eğitim adına göze batan faaliyetler genellikle Ahıskalıların İslâmiyet’i kabul ettiği döneme rast gelmektedir. İslâmiyet’in ruhu gereğince eğitim ve öğretim faaliyetleri sıklaşmıştır.

Ahskalılar 1578 Osmanlı fethinden sonra kısa zamanda Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Osmanlı Devleti zamanında burada eğitim faailetlerinin temeli olan cami ve medreseler inşa edilmiştir. Ahıska-Kıpçak Atabeklerinden Ahmet Paşanın yaptırdığı ünlü Ahmediye Camii ve medresesi, zamanın cevrine rağmen bugün de ayaktadır.

Osmanlı zamanından Sovyet hâkimiyetine kadar medrese eğitimine devam edilmiş, medrese ve camilerde Osmanlıca, Arapça, Kur’an ve diğer dinî derslerin tedrisi yapılmıştır. Ahıskalılar, Sovyet döneminin ilk yıllarından itibaren 1936 yılına kadar Latin alfabesine dayalı Türk alfabesiyle eğitim gördüler. 1936’dan sonra eğitim dili Kril alfabesini kullanan Azerbaycan dilinde oldu. Bununla yetinmeyen Komünist Gürcüler, bu tarihten itibaren eğitim dilini Gürcüceye çevirdiler. Bu zulüm, daha ağır bir zulüm olan sürgün tarihine kadar -1944- devam etti.

1944-1956 yılları arasında sürgün yerleri olan Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’da sıkıyönetim şartları altında yaşayan Ahıskalılar, her türlü eğitim imkânından mahrum bırakıldılar. Stalin’in ölümünden sonra gelen yönetim, 1956’dan itibaren onlara kısmî medenî haklar verdi. Yaşadıkları cumhuriyetlerin eğitim dili veya o bölgelerdeki Rus okullarında eğitim görmeye başladılar.

Ahıskalıların sürüldüğü üç cumhuriyetten biri olan Kırgızistan Cumhuriyeti, kuruluşundan önce de sonra da hep kuzey bölge güney bölge olarak anılmıştır. Sadece anılmakla kalmayıp ekonomik imkânlar yanında eğitim imkânlarında da dengesizlik günümüze kadar süregelmiştir. 1800’lü yılların başında Kırgızistan’ın kuzeyine yerleşen Ruslar, Çar Rusya’sı ve Sovyet Rusya’sının yardımlarıyla hem ekonomik alanda hem de eğitim ve kültür alanında çok ileri adımlar atmışlardır. Güney bölgesinde günümüze kadar Özbek-İslâmî muhafazakârlığı faaliyetini sürdüregelmiştir. Dolayısıyla bu bölge, komünist Rusya’nın imkânlarından yeteri kadar yararlanamamıştır.

Sürgün yıllarında yaklaşık 15 bin Ahıskalının üçte ikisine yakını Kırgızistan’ın kuzeyine, Bişkek çevresine yerleştirilirken, üçte birinden fazlası Kırgızistan’ın güney bölgesine yerleştirilmiştir. 1989 Fergana Vakasından kaçıp gelenlerle Ahıskalıların Kırgızistan’daki mevcudu 50 bine yaklaşmıştır.

1956’da eğitim hakları verilen Ahıska Türklerinin kuzey bölgesinde yaşayanları, istisnasız çocuklarını Rus okullarına göndermişlerdir. Güney bölgesindeki Ahıskalıların çoğu çocuklarını Özbek ve Kırgız okullarına, kısmen Rus okullarına göndermişlerdir.

Sadece Kırgızistan’daki Ahıskalılar günümüze kadar farklı üç eğitim geçmektedirler.

Ahıskalılardan imkânı olanlar, çocuklarını üniversitelerde okutma çabasına girmiştir. Bu girişimler genellikle kuzey bölgesinde etkisini göstermiştir. Bazı Ahıskalı aileler, kız çocuklarını orta öğretimde okuttuktan sonra üniversitelere de göndermişlerdir. Sayıları pek çok olmasa da her köyde üniversite bitirmiş birkaç kadına rastlamak mümkündür. Kızları üniversitede okutma çabaları Sovyetler dağıldıktan sonra daha da sıklaşmıştır. 1996’da Türkiye Cumhuriyeti’nin Ahıska Türklerine tanıdığı eğitim kontenjanında, her yıl yarıdan fazlasını kız öğrenciler oluşturmaktadır.

Sovyet döneminde üniversite bitirmiş olanlarımız çok olsa bile çok önemli mevkilere gelememişlerdir. Bunun en önemli sebebi, nüfus cüzdanlarında Türk veya Azerbaycanlı ifadesinin yer almasıdır. Buna rağmen Kırgızistan’da belediye hizmetlerinde bazı önemli sayılacak görevlere gelmişlerdir. Kırgızistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra yönetimdeki Ahıskalıların sayısı epeyce düşmüştür. Sürgün yıllarından sonra da Kırgızistan çapında bir bilginimiz veya önemli vazifede bulunan adamımız olmamıştır. Ülke çapında bilgin yetiştirememeyi, Ahıskalıların ticarete daha fazla önem vermelerinde aramak gerekir.

Kuzey bölgesindeki Ahıskalılar, eğitim ve öğretime daha fazla önem verirken güney bölgesindekiler daha ziyade tarımla ilgilenmeye önem vermişlerdir. Bu farklılık sürgün sonrasından günümüze kadar devam etmektedir. Güney bölgesinin başkente ulaşım şartlarının zorluğu, az gelişmişlik, köylerin ilçe ve il merkezlerine uzaklılığı, ekonomik imkânların az olması, ilk ve orta öğretiminin yetersiz eğitim vermesi, her türlü ulaşım imkânlarının yetersizliği zikrettiğimiz sebeplere ilâve edilebilir.

Sözünü ettiğimiz meseleleri halletmenin çareleri vardır. Bu hususta ilk akla gelen sivil toplum kuruluşlarının iyi teşkilâtlanmasıdır. Güney bölgesinin Celalabad ve Oş vilâyetindeki derneklerin, değişik köylerde lokal ve şube açması gerekir. Oradaki derneklerimizin maddî sıkıntılar içinde olması, eğitimle ilgili gelişmeleri, Ahıskalıların yaşadığı yerleşim birimlerine ulaştıramamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk dünyası için 1992 yılında başlattığı Büyük Öğrenci Projesi’nden Ahıskalılar yeteri derecede yararlanamamaktadır. 1996’da Türkiye Cumhuriyeti’nin Ahıskalılara tanımış olduğu 80 kişilik lisans, yüksek lisans ve doktora kontenjanıyla öğrencilerimizin sayısı Türk üniversitelerinde artmaya başladı. Kırgızistan’dan 20 kontenjanla başlayan bu hizmet, daha sonraki senelerde 15 kontenjana düştü. O yıllarda Türkiye’ye götürülen öğrencilerden fazla randıman alınamaması bunun sebeplerinden biri sayılabilir. 2003’te bu özel kontenjan 20’ye yükseldi.

Türkiye Cumhuriyeti on seneden beri Kırgızistan’dan yaklaşık 180 öğrenciyi Türkiye’ye getirmiştir. Ancak bu öğrencilerden çoğu, eğitimini yarıda bırakmıştır. Bir kısmının okulu uzamış, mezun olanlardan birkaç kişi memleketine dönmüştür. Okuldan uzaklaşanların çoğu Türkiye’nin büyük şehirlerinde elverişli işlerde çalışmaya başlamışlardır. Günümüzde bu şekilde okulu bırakıp çalışma, para kazanma hayatına atılan birçok gencimiz vardır.

Tahsil hayatını yarıda bırakan bu gençlerin birçoğu, Türkiye’ye getirilirken ciddî elemeden geçirilmediğini düşünmekteyiz. Belki işin içine hatır gönül ve diğer hususlar girmiş, öğrencilere ister orda ister burada ne gibi sorumluluklarının olduğu iyi anlatılamamıştır. Belki de bu fırsat Türkiye’ye bir köprü vazifesi olarak telâkki edilmiştir. Mezun olan bir kısım öğrenci iş imkânı bulamayacağı için veya hizmet anlayışları olmadığı için Kırgızistan’a geri dönmemiştir. Türkiye’de eğitim görmüş gençlerden bir tanesi bile Kırgızistan’daki derneklerde gönüllü olarak çalışmamıştır. Bu durum halen de böyledir.

Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne yollar açılmış ve insanlarımız yıllardır özlemini duydukları Türk halkını hem de Türkiye’yi görmek maksadıyla buraları ziyaret etmeye başlamışlardır. O yıllardan itibaren YÖS (Yabancı Öğrenci Sınavı) sınavına Ahıskalı geçlerimiz girebilirdi. Ancak bu imkânlar da yeteri derecede değerlendirilememiştir. Hâlihazırda da YÖS sınavına girenlerimiz sayısı iki elimizin parmak sayısını geçmemektedir. Bu işlerin çözümü için eğitim uzmanlarından oluşan bir heyetin Ahıskalıların yaşadığı bölgeleri ziyaret ederek TCS-Ahıska eğitim kontenjanı ve YÖS sınavını mahallinde bütün şartlarıyla anlatması gerekmektedir. Çok zeki öğrencilerimiz böyle fırsattan haberleri olmadığı için başka yönlere kaymaktadırlar. Yaşadığı bölgelerde de maddî imkânsızlık ve diğer faktörlerden dolayı yerli yüksek öğretim kurumlarına da fazla rağbet göstermemektedirler.

Türkiye’deki derneklerle diğer ülkelerdeki dernekler arasında bilgi akışı, yardımlaşma ilişkileri düzelince eğitim sorunlarımızda çok olumlu mesafeler katedeceğiz. Eğitimli insanlarımızın sayısı arttıkça bizim dertlerimizi de birer birer hallolacaktır. Zira umudumuz eğitimli gençlere bağlıdır.

Burada eğitimini bitirmiş Kırgızistanlı Ahıska Türkü gençlerin gidip hem Kırgızistan’a hem de derneklerimize sahip çıkması zaruridir. Türkiye Cumhuriyeti, dört veya beş yıl okuttuğu gençlerimizi şu andaki memleketlerine hizmet için gönderebilir. Bu, orada yaşayan 50 bin civarındaki Ahıskalılar için çok büyük bir avantaj olur. İnsanlarımızın aydınlanmasında bu gençlerimizin büyük rolü olacaktır. İyi yetişmiş gençlerin her birinden halkımıza hizmet bekliyoruz. Bundan daha tabii ne olabilir… Önemli olan, gençlerimizin de bu sorumluluk duygusunu paylaşmaları ve ona göre hareket etmeleridir.

Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, Ahıska kontenjanıyla gelen öğrencilerimizin seçiminde daha dikkatli olmalıdır. Bu nesil hem bizim hem Türk dünyasının geleceğidir. Kabiliyetli insanlarımızı ön plâna çıkarmalıyız. Sorumsuz ve başarısız insandan ne kendine ne toplumuna ne de insanlığa bir fayda beklenebilir…

Bişkek’te Kırgız-Türk Manas Üniversitesi 1997 yılında faaliyete başladı. Bu üniversitenin çift diploma yanında YÖK’e bağlı olması ve Türk üniversiteleri seviyesinde öğretim yapılması ve maddî imkânları, dikkate değer bir husustur. Ne yazık ki bu üniversitede de Ahıskalı öğrencilerimizin sayısı fazla değildir. Özbekistan’dan gelen 50 civarındaki Ahıskalı öğrenci bu açığımızı kapatmaktadır. Burada öğrenci sayısının az olması, Kırgızistan’da yaşayan Ahıskalıların bu zamana kadar o ülkeye tam entegre olamaması, ilk ve orta öğretime yeteri derecede önem vermemesi, eğitim konularında öne çıkmış insanlarımızın olmamasından kaynaklanmaktadır.

Manas Üniversitesi bütün Türk dünyasına açıktır. Ancak Özbekistan hariç diğer ülkelerden gelen Ahıskalıların sayısı çok azdır. Kırgızistan’da yaşayan hemşehrilerimiz, ne yazık ki bu büyük fırsatı kaçırmaktadırlar.

Bunun dışında Ululslararası Atatürk-Alatoo üniversitesi de Türkçe-İngilizce eğitim vermekte, bu üniversitede 15 civarında öğrencimiz okumaktadır. Temenni ederiz ki bu sayı zamanla artar.

Kırgızistan’ın genelinde toplam 11 tane özel kolej mevcuttur. Ahıskalıların bu kurumlara da fazla rağbet ettikleri söylenemez. Bu ülkede 2 tane de Türkiye Cumhuriyeti’nin lisesi faaliyet göstermekte, bu okullarda birkaç öğrencimiz eğitim görmektedir. Bunların dışında 3 tane Türk fakültesi aktif bir şekilde tedris yapmaktadır. Ne yazık ki buralarda da Ahıskalılardan birkaç kişiden fazlasını göremezsiniz. Bu kadar imkânlara rağmen bizim geri plânda kalmamızı izah edecek hiçbir sebep yoktur. Bu ilgisizliği Türkiye’de eğitim gören öğrencilerimizde de görmekteyiz.

Kırgızistan’daki yerli üniversitelerde de eğitim kalitesi pek iç açıcı durumda değildir. Bu müesseselerde okuyan öğrencilerimizin sayısı epeyce vardır. Ancak kalite düşüklüğünden dolayı alanlarında uzman olarak mezun olamıyor, sonuç itibarıyla mezun olduğu branşta çalışamıyorlar.

Eski Sovyet Cumhuriyetlerii, Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dışındaki ülkelerde okuyan öğrencilerimiz hemen hemen hiç yok gibi. Diğer ülkelerdeki eğitim-öğretime de önem vermemiz gerekmektedir.

Burada Türkiye Cumhuriyeti Bişkek Büyük Elçiliği Eğitim Müşavirliğinin Ahıskalılar için gösterdiği gayreti de zikretmeliyiz. Son zamanlardaki Dernek-Müşavirlik münasebetleri çok olumlu neticeler vermeye başlamıştır. Eğitim Müşavirliği üç seneden beri Ahıskalıların yoğun olarak yaşadığı dört yerleşim birimindeki ilkokul ve ortaokullara Türkçe öğretmeni göndermektedir. Bunun meyveleri daha sonraki senelerde alınacaktır.

Kırgızistan’da ilkokul ve ortaokullarda hâlihazırda 6500 öğrenci eğitim görmektedir. Kırgızistan Devleti’nin Ahıskalılara tanımış olduğu Türkiye Türkçesi dersinin bütün okullarda yaygınlaştırılması düşünülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine bu projeyle ilgili program sunulmuştur. Bunlar gerçekleştiği takdirde Ahıskalı Türkler açısından olumlu yönde çok olumlu değişmeler olacaktır. Temelden Türkiye Cumhuriyeti kültürüyle tanışan çocuklarımız ilerideki akademik hayatlarında büyük başarılar kazanacaklardır.

Çocuklarımıza Türkçe dersinin yanında tarih ve diğer kültür dersleri de verilmelidir. Biz tarihimizi bildikçe, hatırladıkça daha güzel projeleri gerçekleştirebiliriz. Özellikle tarihimizi tam manasıyla bilmememiz, bizi savsaklamaya kadar götürmüştür. Tarih olarak bildiklerimiz kulaktan dolma bilgilerden ibarettir. Bu husustaki kaynaklar az da olsa vardır.

Kırgıstan’daki derneğimiz, halkımız ne kadar eğitim-öğretime önem verirlerse o kadar geleceklerini aydınlatmış olurlar. Bütün umudumuz yetişmekte olan gençlerimizdedir. Bunun için halkımızı eğitim konusunda daha hassas olmaya, çocuklarını okutmaya, takip etmeye, onlara sahip çıkmaya ve okuyan gençlerin geri dönüşlerini sağlamaya davet ediyoruz.