1. Biz, bilinen en eski tarihlerden beri ataları orada yaşamış olan yerli bir halkız. Buna başta Gürcistan TarihiKartlis-Çxovreba ve yakın zaman âlimlerinden Sergei Cikiya olmak üzere Gürcistan tarih kaynakları da şahitlik etmektedir.
2. Bizim halkımızın tarihî adı Türk’tür. Atalarımızdan bunun dışında bir ad işitilmemiş ve kullanılmamıştır. 1944 yılında çıkarılan sürgün kararnamesinde adımızdan Türk olarak bahsedilmiştir. Atalarımızdan bize kalan Türk kimliğimiz tartışma konusu yapılmamalıdır. Biz, halkımız tarafından bilinmeyen ve kullanılmayan birtakım adlarla anılmak istemiyoruz.
3. Halkımız Müslüman’dır. Şu veya bu şekilde rivayetlerle propaganda yapılmamalıdır. Din ve dil gibi kavramlar, her millet için azizdir, muhteremdir; bunlarla oynanmamalıdır. Biz Gürcistan’a itimad etmek/güvenmek istiyoruz, Gürcistan da bize güvenmeli, gereksiz şüphelere kapılmamalıdır.
4. İkinci Dünya Savaşı’nda gençlerimiz cepheye götürülmüş, evinde eşiğinde onların yolunu bekleyen babalarımız-dedelerimiz, analarımız-ninelerimiz ve çoluğumuz-çocuğumuz, zalim ve ahlâksız bir şekilde toplu olaraksürgüne gönderilmiştir.
5. Sürgünün birinci faili Sovyet Rus devletidir. Fakat sürgüne karar veren ve uygulayan şahısların Gürcüolduğu da unutulmamalıdır (Stalin, Beriya vs). Üstelik 1968’den itibaren vatana dönenlere müsaade etmeyen de zamanın Gürcistan yetkilileridir. Dolayısıyla sorumluluk bu iki devlete aittir. Bugünkü Gürcistan hükûmeti, vatan kapılarını açıp medenî kanunlar çerçevesinde bizi ata yurdumuza yerleştirmekle tarihî yarayı sarmış olacaktır. Biz, Gürcistan devletinden geriye dönük bir tazminat talebinde bulunmak istemiyoruz. Rusya için aynı şeyi söyleyemeyiz. Zira SSCB’nin varisi olan Rusya Federasyonu, milletlerarası hukukun yüklediği sorumlulukları yerine getirmelidir.
6. Dönüş süreci bir an evvel başlamalı, psikolojik baskı, yıldırma ve dönüşten caydırma faaliyetine son verilmelidir. Halkımız, sürgünden önceki yerlerine yerleştirilmelidir. Daha önce bizim olduğu hâlde bugün başka insanlarla meskûn olan yerlerden sarfınazar edilerek boş ve viran köylere yerleşmesine müsaade edilmeli, bu köylerin yol, su ve elektriği hemen sağlanmalıdır.
7. Biz vatana döndüğümüzde Gürcistan’da yaşayan Ermeni ve Borçalı ahalisi gibi vatandaş olmak istiyoruz. Anadilimiz ve kültür kaynaklarımız üzerinde oynanmamalıdır. Sürgünden önce olduğu gibi eğitim dilimiz anadilimizle yapılmalı; ülkenin resmî dili de öğretilmelidir.
8. Biz, herhangi bir etnik oluşuma ve bu temele dayalı siyasî hareketlere taraf olmak istemiyoruz. Geçmişte olduğu gibi dini ve dili farklı komşularımızla dostça yaşamak; sadık vatandaşlar olarak viran yurdumuzu şenlendirmek istiyoruz.
9. Türkiye ile sosyal, kültürel ve ticarî faaliyetimize imkân verilmelidir. İyi komşuluk ve dostluk münasebetleri kurulmuş olan iki ülke arasındaki bu faaliyetin, hem bölgeye hem de bütün Gürcistan’a büyük faydası olacağı açıktır.
10. 62 seneden beri darmadağınık yaşayan bir topluluğun organize olması kolay değildir. Dolayısıyla bugün bu halkı temsil ettiğini söyleyenlerin söz ve fiilleri halkımızı bağlamaz. Bizim muhatabımız Gürcistan devletinin kanunları ve kurumlarıdır. Bu sebeple Gürcistan hükûmeti, çıkaracağı kanun ve kararnamelerde, belirtilen arzu ve isteklerimizi dikkate almalı; insanlarımızı, -hangi adla olursa olsun- birtakım aracı çıkar çevrelerinin eline bırakmamalıdır.
Ahıska Türkleri İnisiyatif Grubu