Konuşmacı: Yrd.Doç.Dr. Ayşegül AYDINGÜN
1944 sürgününden sonra başlayan ve 1956’da sona eren sıkıyönetim iskân kararından sonra, Ahıska Türkleri tarafından gündeme getirilen vatana dönüş taleplerini eski Sovyetler ile Gürcistan sürekli reddetmişlerdir. Bu süre zarfında kendi imkânlarıyla Gürcistan’a dönen Ahıska Türkleri ya sınır dışı edilmiştir ya da çeşitli şekillerde taciz edilerek Gürcistan’dan çıkmaları sağlanmıştır. Gürcistan geri dönüşle ilgili olumsuz tavrını Sovyetler dağıldıktan sonra da sürdürmüştür.
Gürcistan, 1992 yılından sonra çeşitli uluslararası örgütlere üye olmuştur ve uluslararası anlaşmalara imza atmıştır. Şüphesiz bu anlaşmaların Gürcistan siyasetine önemli yansımaları olmuştur. Bunlardan en önemlisi de Avrupa Konseyi üyeliğidir. Mart 1999 yılında Gürcistan Avrupa Konseyi üyesi olmuştur. Ancak bu üyelik şartlı bir üyeliktir. Kesin bir üyelik değildir. Gürcistan’ın Avrupa Konseyi üyeliğinin devam edebilmesi için, yerine getirmesi gereken bazı yükümlülükleri vardır. Bunlardan biri de 2002 yılına kadar kanun hazırlaması ve 2011 yılında tamamlaması gereken Ahıska Türkleri meselesidir. Gürcistan, bu taahhüdü kabul etmiştir. Şevardnadze de bu konuda gerekli komisyonun kurulmasını sağlamıştır ve çalışmalar kesintiye uğrasa da devam etmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Gürcistan’ın bu yükümlülükleri yerine getirip getirmediği konusunu takip ve kontrol etmekle yükümlü merciidir.
Kadife Devrimi nedeniyle de ortaya çıkan yeni koşullar neticesinde Gürcistan, bir süre uzatımı talebinde bulunmuştur. Avrupa Konseyi de bunu bir defaya mahsus olmak üzere kabul etmiştir. Ancak 2011 yılında sürecin tamamlanması konusunda bir değişiklik yapılmamıştır. Gürcistan’ın herhangi bir şekilde süre uzatma talebinde bulunması mümkün değildir.
Ahıska Türklerinin geri dönüşü konusunda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin almış olduğu kararlar vardır. Bu kararların en önemlileri, 2005 yılında alınan 1415 ve 1428 sayılı kararlarla 2006 yılında alınan 1477 sayılı karar. Bu kararların ortak talebi, Gürcistan’ın hiçbir gecikme olmaksızın Ahıska Türklerinin geri dönüşü için gerekli yasal, idarî ve siyasî koşulların yaratılması ve 2011 yılında bu geri dönüş sürecinin tamamlanmasıdır.
Gürcistan, AK’nin kararları doğrultusunda bir tasarı hazırlamıştır. Uzun yıllar sonra ilk kez Sayın Haindrava’nın bakanlığı sırasında Ahıska Türklerinin sürüldükleri topraklarına geri dönüşlerini mümkün kılacak yasal düzenlemeleri yapmak ve hayata geçirmek üzere bir takım adımlar atmaya başlamıştır. Bu girişimler, çoğumuza Ahıska Türklerinin geri dönebilmeleri için bir fırsat doğdu düşüncesini vermiştir ve bu yönde bir intiba edinmemize neden olmuştur. Bilindiği gibi yasada bir takım eksiklikler ve belirsizlikler vardır. Bu konuya Sayın Haindrava da çeşitli toplantılarda dikkatleri çekmiştir. Üzerinde çalıştıklarını ve her türlü öneriye açık olduklarını dile getirmiştir. Zaten sayın bakan birçok toplantıda, Ahıska Türkleri sorununu çözmeden Gürcistan’ın çağdaş ülkeler arasında yer alamayacağını açıkça ifade etmiştir.
Hazırlanan yasa taslağı Avrupa Konseyi uzmanları tarafından incelenerek gerekli eleştiriler yapılmıştır. Şu anda aramızda bulunan Sayın Osipov da bu yasanın detaylı incelemesini yapmıştır ve bu inceleme bütün makamlar tarafından dikkate alınmıştır. Beklenen tabi ki AK ve taraflar arasında işbirliği ile bu yasa tasarısının hazırlanması, son şeklinin verilerek parlamentonun onayına sunulmasıydı. Temmuz 2006’da Avrupa Konseyi ile birlikte çalışmalar yapıldı. Bunun Gürcistan için yorucu bir süreç olduğu belliydi. Ama maalesef bütün bu beklentiler gerçekleşmedi. İki ana noktada tıkandı. Bunlardan birincisi, Ahıska Türklerinin etnik kökeni meselesi, ikincisi ise dönüşün nerelere yapılacağı konusu. Haindrava bu konuda Nisan 2006 Tiflis toplantısında geri dönüşün kesinlikle Ahıska’ya yapılmayacağını söyledi. Temmuz 2006’da Avrupa Konseyi ile yapılan temaslar sonrasında da Sayın Haindrava’nın görevden alınması ve yerine eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Merab Antadze’nin atanmasıyla Ahıska Türkleri dönüşü meselesi adeta bir kez daha askıya alındı. Komisyon, da hâlâ başkansız. Ahıska Türklerinin dönüşü, Gürcistan’da hem ekonomik hem de siyasî açıdan hassas bir konudur.
Burada özellikle Cavahet bölgesinde yaşayan Ermenilerin baskı unsuru olduğunu belirtmekte yarar vardır. Bu baskı, Ahıska Türkleri meselesinden bağımsız olarak da Gürcistan için önemli bir sorundur. Gürcistan, bu baskıyı azaltmak için bazı idarî değişiklikler de yapmıştır. Meselâ etnik bir takım dengeler için, Borcom’u Samshe-Cavahet’in bir parçası hâline getirmiştir. Bu noktada Türklerin bölgeye yerleşmelerinin var olan etnik problemleri arttıracağı düşünülmektedir. Ama bu sorunun bir insan hakları sorunu olduğu ve hukukî yönlerinin ele alınması gerekir.
Gürcü yönetimi, Sovyet döneminde atılan adımlardan daha iyi adımlar attığı zaman Sovyetleri eleştirme hakkına sahip olacaktır ve bu eleştirilerin bir anlamı olacaktır. Vurgulayarak belirtmek isterim ki, gerçek bir geri dönüş ancak insanların sürüldükleri topraklara dönebilmelerinin yasal koşulları hazırlanırsa gerçek bir geri dönüşten söz edilebilecektir. Kendi bölgelerine dönme ifadesi, zaten Avrupa Konseyi’nin 1428 sayılı kararında da yer almaktadır. Bu düzenleme, isteyen Ahıska Bölgesine isteyen de bir başka bölgeye geleceği yönünde yapılmalıdır. Son olarak, bu konuda Gürcistan gerekli özeni göstermemekte ve üzerinde ciddiyetle çalışmaktan imtina ettiği yöndedir.
Son gelişmeler, Gürcistan’ın Avrupa Konseyi üyeliğini riske atmaktadır. Ancak Gürcistan’da geri dönüşe karşı olan ve bunun hayata geçmemesi için Avrupa Konseyi üyeliğini sona ermesini göze alabilecek çevreler de bulunabilir. Bu noktada AK’nin de konuyu ciddiyetle takip etmesi ve gerekli yaptırımları tavizsiz şekilde uygulaması gerekiyor. Daha ileriye dönük düşünecek olursak Gürcistan’ın bu tutumu muhtemel AB ve NATO üyeliklerini de son derece olumsuz bir yönde etkileyecektir.
*
Türkiye’de Ahıska Türklerine yönelik her türlü yasal düzenlemenin yapıldığı fakat bunları hayata geçirecek siyasî bir kararlılığını, özellikle de 2002 yılından bu yana gösterilmediğidir.
Türkiye’ye serbest göçle 40 bin Ahıskalı gelmiştir. Her ne kadar bazı sorunlar kısmen çözülmüş ve Türk makamlarınca Ahıska Türklerine ayrıcalık bir yaklaşım sergilenmişse de çözüm bekleyen son derece önemli somut birkaç soruna dikkat çekmek istiyorum. Bunlar, oturma izni, çalışma izni ve vatandaşlık sorunudur. Aslında bunlar da zaman içinde çözülmektedir. Ama bu işlemlerin ve bu aşamaların uzun sürmesi Ahıska Türkleri için yıpratıcı olmaktadır.
Sayın Çavuşoğlu, Krasnodar’dan bahsetti, oturma izinleri yok diye. Sonuçta bu durum Türkiye’de de vardır. İkinci önemli sorun diplomaların denkliği sorunu. Bu durum da mesleği icra edememe gibi önemli sorunu beraberinde getirmektedir. Bu noktada alternatif çalışmalar yapılmalıdır. Çalışanların çoğu da çalışma izinleri olmadığı için sigortasız çalışmaktadırlar ki bu da sağlık güvenceleri açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bir diğer sorun çocukların okula kayıt meselesidir. Oturma izinlerinin alınmasından ve sürelerden kaynaklanan sorunlardır. Bu sorunların çözülmesi ve çocukların okul dışına itilmemesi önemli bir konudur. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalar ve diğer anlaşmalar gereğince bu temel haklar verilmelidir.
*Yrd.Doç.Dr. Ayşegül AYDINGÜN ODTÜ Öğr. Üyesi.