Vatanın veya Uçurumun Kenarında

Konuşmacı: Dr. Fuad PEPİNOV

Fergana olaylarından sonra Ahıska Türklerini tek etnik yapıda birleştiren faktörlerde zayıflamalar meydana geldiği gözlenmektedir. Kamp hayatı, işlenmiş bir suçun masum kurbanları olmaları ve bu suçu işleyenlerin bir gün cezalandırılacağına olan inançları ile vatan hatıraları, Ahıska Türklerinin etnik aidiyet duygusunun güçlenmesini ve dayanışmasını sağlayan en önemli unsurlarıdır.

      Ahıska Türklerindeki toplumsal irade güçsüzlüğünün tarihî sebepleri vardır ve sosyal kurumları teşekkül etmemiştir. Vatana dönüşün tarihî sürecinin analizini yaparken, kamp şartlarında yaşayan Ahıska Türkerinin millî karakterlerinde ve bilincinde, özel hizmet servisleri tarafından kontrol edilen kamu enstitülerine ve siyasî faaliyetle uğraşan kişilere karşı güvensizlik olduğunu görebiliriz. Bu da Ahıska Türklerinin, Sovyet rejimi zamanında faal bir cemiyetin olmamasına sebep olmuştur. Böyle bir cemiyetin olmaması, Ahıska Türkleriyle birlikte sürgün edilen milletler geri dönerken, Ahıska Türklerinin kamp hayatının devam etmesine yol açmıştır. Yani 1956 yılında da Ahıska Türkleri vatana dönememiştir ve Fergana olaylarına kadar sürgün yerlerinde kalmaya devam etmişlerdir.

Daha sonra yavaş yavaş insiyatif grupları kurulmaya başlamıştır. Bu gruplar, devletle diyaloğa geçmeye çalışmışlardır. Ancak dünya kamuoyu, Ahıska Türklerini Fergana olayları sayesinde tanımıştır. Bütün dünya, rahmetli Yusuf Serveroğlu’nun sert ve prensipli tavrı sayesinde Ahıska Türklerinin vatana ve sadece sürgün edildikleri yerlere dönmekte ısrarlı olduğunu anlamıştır.

      Avrupa Konseyine karşı Gürcistan’ın sorumlulukları, vatana dönüşte son şanstır. Gürcistan, 1999 yılında Avrupa Konseyi’ne üye olurken, üyelik şartlarından biri de Ahıska Türklerinin vatana dönüşünü sağlamasıydı. Bu şart, Uluslararası İnsan Hakları Cemiyetlerinin ve Avrupa Konseyi Azınlıklar Komitesi sayesinde konulmuştur. Bu gelişme 60 yıllık sürgün hayatında elde ettiğimiz tek ve en önemli gelişmedir. Vatana dönüp dönemeyeceğimiz, bu şansı değerlendirip değerlendiremeyeceğimize bağlıdır.

Biz, 1956 yılındaki tarihî şansı da değerlendiremedik ve vatana dönemedik; şimdi de bunun tekerrür etme ihtimali vardır. Bizim vatana dönüşümüze neden bu kadar karşı çıkıldığını  anlamamız, çok önemlidir.

      Vatana geri dönüşün gerçekleştirilmesine engel olan esas nedir? Gürcistan toplumunun korkuları ve önyargıları nelerdir? Yahut şu anda vatana dönmemize engel olan nedir?

Birincisi, millî çıkarları koruyacak cemiyetler kurmadaki tarihlî beceriksizliğimizdir. Ancak ben şu anda bundan bahsetmeyeceğim. Bu ayrı bir konudur ve en önemli sebep de bu değildir.

İkincisi ve en önemli sebep ise Gürcistan’ın korkuları ve önyargılarıdır. Bu korkular, Gürcistan halkının, Gürcü devletinin geleceği ile ilgili endişelerinden kaynaklanmaktadır. Gürcistan daha öneceleri de, şimdi de, yerli ama Gürcü olmayan halkın dönüşüyle, Gürcistan devletinin temellerinin sarsılacağını düşünmekte ve Gürcistan’ın geleceğine tehdit olarak görmektedir.

      Ahıska Türklerinin vatana dönüşü üzerine üç farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisi, Sovyet yönetimi zamanında ortaya çıkan görüştür. Buna göre herkes trajedinin ve adaletsizliğin olduğunu kabul etmekteydi. Ama ne yazık ki, Gürcistan’da ya yağmur yağıyor, ya sel basıyor, ya deprem oluyor, ya havalar kötü gidiyor ya da ekonominin düzelmesi bekleniyor gibi bahanelerle 60 yıl geride kalmıştır.

İkinci görüş, Gürcistan’ın Avrupa Konseyi’ne üyeliğinin söz konusu olduğu 1999 yılında ortaya çıktı. Gürcistan yönetimi, Avrupa Konseyi’nin bütün organlarına ve komisyonlarına, ülkenin sürekli dağılma tehdidi altında olduğunu anlatmaya çalışmışlardır. 60 yıl sonra dönen Ahıska Türklerini, Rusya’nın özel hizmet servisleri tarafından Gürcistan’a istikrarı bozmak için gönderilen silah olarak görmektedirler. Diğer taraftan Gürcü kültürüne yabancı olan Müslümanlar, hem potansiyel terorist hem de bölücü olarak lanse edilmektedir. Ayrıca Abhazya ve Osetya sorunları da mevcuttur. Tabii ki Avrupa Konseyi, Gürcistan’da bu tür problemlerin yaşanmasını istemez. Onu için de işleri aceleye getirmeden, sorumlulukların yerine tam olarak getirilmesi için ısrarcı olmamak gerektiğini düşünmektedir.

Bu meseleyle  ilgili üçüncü husus, Ahıska-Gürcü iç ilişkileri ile ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Bu da üçüncü kişilerin yorumuna açık değildir. Zira bu konu bizim köklerimizle ilgilidir ve bu husus Gürcü halkı için önemlidir. Onlar, bizim kendimizi Gürcü olarak görmemizin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar. Bir başka ifadeyle, Gürcistan’ın sadık vatandaşı olma yolu, bunu kabul etmemize bağlıdır!

Aynı zamanda, Gürcistan da bunun yanlış olduğunu, Avrupalıların anayasal haklar, vicdan hürriyeti konusundaki bakış açısına aykırı olduğunu bilmekte, o nedenle bu eskimiş sorunu tartışmaya açmamaktadır.

Gürcistan, bizim Gürcü olduğumuzu kabul etmemiz gerektiği konusundaki ısrarıyla, “Siz Gürcüsünüz, o halde sizin vatanınız sadece Ahıska değil, bütün Gürcistan’dır. Dolayısıyla sizi bütün Gürcistan’a yerleştirmek gerekir.” şeklinde bir mantık geliştirmek istiyor.

Bu görüşleri daha ayrıntılı bir şekilde 2005 yılında Hollanda’da Mülteciler Yüksek Komiserliğinde dile getirmiştim. Orada da bu meselenin çözümüyle ilgili çalışmalar yapışırken ikinci görüşün daha da öne çıktığı tespit edilmiştir. Bu sebepledir ki Gürcü yönetimi, sorumluluklarının yerine getirilme sürecinin uzamasını ve vatana dönüşü engelleyen kanunun kabul edilmesini kimsenin yargılamayacağını düşünmektedir.

      Günümüzde yapılması gerekenler nelerdir? Bizim gerçekleri net olarak anlamamız gerekir. Hayaller büyük kayıplara yol açabilir. Ahıska Türkleri sorununun çözümünde yer alan herkese, ikinci görüşün yanlış olduğunu göstermemiz ve anlatmamız gerekir. Çünkü bir ülkenin sadık vatandaşı olma durumu samimiyete bağlıdır ve Gürcistan’a girebilme,  ancak Ahıska’ya girememek sorunu kısmen çözecektir ki, bu da herşeyin yeniden başlaması demektir.

İkinci görüşün yanlış olması, içinde kurgulanmış asılsız bakış açılarının mevcut olmasından kaynaklanıyor. Ancak biz de Gürcü halkının korkularını anlayışla karşılamalıyız. Yani Gürcülere Gürcistan’ın yerli halkı olarak sadık vatandaşları olacağımızı göstermemiz gerekir. Gürcistan halkının rahatlaması için Gürcistan’a garantiler vermek gerekmektedir. Gürcistan’ın Ahıska bölgesinin toprak bütünlüğü konusunda, Türkiye ve Azerbaycan’a garantör olmaları için rica etmemiz ve ısrarcı olmamız gerekir. Böyle bir gelişme Gürcü halkı için önemli olabilir ve durumu değiştirerek haklarımızla vatana dönüşümüzü sağlayabilir.

Her üç görüşün de doğru olmadığını anlatmak gerekir. Açık ve dürüst bir şekilde, dördüncü bir görüşü ortaya koymamız gerekiyor. O da şu gerçeğin üzerine bina edilmelidir: Biz Gürcistan’ın yerli halklarından biriyiz ve vatandaki haklarımız kayıtsız şartsız iade edilmelidir.