Lütfen Biraz Daha Sorumluluk!

Bazı internet sayfalarında, “Erdoğan’ın sözleri Ahıskalıları sevindirmedi!” “Ahıska’ya dönmek istemiyoruz!” “Ahıskalılar Gürcistan’a dönmek istemiyor!” başlıklı haberlere rastladık. Haberi veren ajans, alt başlıkta da şu ifadelere yer vermiş: “Başbakan Erdoğan’ın, Gürcistan Başbakanı Zurab Nogaideli’yle ortak basın açıklamasında söylediği, Ahıska Türklerinin Gürcistan’a dönüşü için bir çalışma başlatma kararı alınmıştır, cümlesi Türkiye’deki Ahıskalıları sevindirmedi.”

Gürcistan Parlamentosu tarafından kabul edilerek 11 Temmuz 2007 tarihinde Cumhurbaşkanı Saakaşvili imzasıyla yayımlanan kanunda yer almayan fakat şurada burada ayak üstü konuşulan olumsuz sözleri öne çıkararak, “Bu şartlarda asla ve asla Gürcistan’a dönmeyiz. Dönenler de çok az bir oranda olur. En fazla yüzde 5’i döner. Onlar da sırf dönmüş olmak için gidenler olur.” denilmektedir.

Kendisini şu federasyonun kurucusu, bu federasyonun başkan yardımcısı gibi uydurma sıfatlarla tanıtarak hiçbir temsil yetkisi olmadığı hâlde her uzatılan mikrofona bir şeyler söylemeyi marifet sayanlar, Allah’tan korkmalı, kuldan utanmalı, böyle tarihî ve millî bir meselede ağzına sahip olmalıdırlar.

Başbakanın sözlerini niçin tatminkâr bulmuyorsun? Seni tatmin etmek için ne yapmalı, yahut neler söylemeliydi? Başbakan diyor ki, “Ahıska Türklerinin anayurtlarına yerleşmelerine yardımcı olacak, bölgenin hızlı bir şekilde kalkınmasını sağlayacak pilot projelere destek verebileceğimizi bir kez daha burada vurgulamak istiyorum. Ahıska Türklerinin Gürcistan’daki anayurtlarına dönüşünün ülkelerimiz arasında yeni bir dostluk ve iş birliği köprüsü oluşturacağına inanıyorum. Ahıska Türklerinin  dönüşü için bir çalışma başlatma kararı aldık.”

Başbakan, anayurda dönüşten, projelere destek vermekten, dostluktan, dönüş için bir çalışma başlatmaktan söz ediyor. Şimdi iş, sorumlu bürokrasimize kalıyor. Onlar, bu mesajı almalı ve üzerine düşeni yapmalıdır! Ahıskalılarla Türk kamuoyu da meseleyi takip edecektir.

Kimse kimseye şuraya git veya gitme diyemez. Herkes nerede yaşamak istiyorsa orada yaşayabilir! Ama hiç kimse, tarihî yurdumuzun yollarına taş dökme hakkına sahip değildir! Herkes haddini ve sorumluluğunu bilmelidir.

“Asla dönmeyiz!” derseniz, “Siz kimsiniz?” diye sorarlar. Ama öyle diyeceğine, “Ben asla dönmeyeceğim!” desen daha namuslu bir ifade kullanmış olursun.

Hazret, “En fazla yüzde beşi döner!” buyurmuş. Sen hangi araştırmaları yaptın da bu rakamı buldun, diye sormazlar mı? Hem sana mı kaldı bunu söylemek! “Vatana sırf dönmüş olmak için dönmek” ne demektir? Vatana dönenler, halkımızın kahramanları olacaktır. Dönmeyenler, onlara hürmet etmelidirler. Vatan sevgisi ve işin ahlâkı bunu gerektirir. Sende bu duygular yoksa, sus!

Gürcistan’ın çıkardığı kanun elbette birçok hata ve eksikliklerle doludur. Şu var ki, daha önce hazırlanan taslaklardaki birçok saçmalığı bu kanunda görmüyoruz. Gönülsüz hazırlandığı her ifadesinden anlaşılan bu kanun, sonuç itibariyle vatana dönüş kapısını tam açmasa da aralamaktadır. Bu fırsatı adam gibi kullanmanın yollarını aramak gerekirken, aralanmış kapıyı taşlamak yanlıştır.

Görülüyor ki Gürcistan’da olduğu gibi bizim aramızda da meseleyi ajite eden bu tür belli belirsiz kişiler olacaktır. Halkımız, bunlara karşı uyanık olmalı, hiçbir millî teşkilâtta kayda değer bir sorumluluk almamış, aksine girip çıktığı yerleri fitneyle berhava etmiş kişileri tanımalı, bu tür hezeyanlarına kulak vermemelidir.

Sonuç itibariyle Gürcistan’ın çıkardığı kanun, vatanın, evlâtlarına uzattığı yaralı bir eldir. Vatanın evlâtları, bu eli tutmalıdır. Bu eli tutmalı, yanına gitmeli, hâl hatır sormalı, ayrı geçen 63 yılın hasretini gidermeli, yaraları sarmalıdır.

Aksi takdirde tarih bunun hesabını başka türlü soracaktır.