Fatma DEVRİŞOVA
YETIM OĞLAN
Vahtın birinde zamanın ikisinde bir yetim oğlan var idi. Anası yoh babası yoh, sahapsız geziyerdi. O ki yaşi geldi on altı, on sekize, getti bir ağaya dedi ki:
-Ağa, ben sene nöker olem, beni nökerlüğa al. Bene yigirmi beş kuruş halal para ver bir yıla.
Ağa dedi:
-Ola oğul, yigirmi beş kuruş bir güne aliyerler, sen bir yıl nöker oliyersin.
-Yoh ağa, bene halal para ver de, yigirmi beş kuruş ver.
Ağa aldi oğlani getürdi, gendi oğlu kimi yedürdi, içürdi, geydürdi, buna temüz bahdi. Bir yıl ki aradan geçdi, yigirmi beş kuruşi cefinden cıhartti verdi. Gene başha urba-murba geydürdi. Aldi o yigirmi beş kuruşi. Biri on beş kuruş, biri on kuruş. Oğlandur geldi çıhdi, bahdi ki bir degirman işliyer, yol kırağında.
Dedi:
-Ola yavaş, halal para ise aşındi ben buni sınarım.
Degirmanın yoharısındaki suyun başına çıhdi. İkisini de burahdi degirmenin suyuna. Altından geldi ki, eger halal paraysa gelür elime, bulurum. On beş kuruş ögüne geldi, on kuruş yoh. On beş kuruşi eline aldi, dedi ki:
-Halal param bu imiş benim.
Neyse, bu aldi on beş kuruşi geldi, gezdi oyana bu yana. Yetim oğlanın babasi tüccar imiş. Bunun babasının tüccar-bezirgen arhadaşı var imiş. Vahdın birinde o rasgelmiş şeherin içinde.
-Oy balam, ne geziyersin? Ne ediyersin?
Konuşdiler. Yetim Oğlan dedi ki:
-İhtiyar baba, sen babamın arhadaşiydin. Abu on beş kuruş benim halal paramdur. Buninen bene ne ki gelür, oni getür.
Bu güldi. Dedi ki:
-Ola, ben de aylarinen yıllarinen gediyerim, bu on beş kuruşa ne getürem ki gövlün hoş olsun?
Babasının hetrinden geçemedi. Bu hetirden ötüri aldi on beş kuruşi, koydi cefine. Deveyi sürdi, çıhdi, getdi. Bir ay mi beş ay mi? Getdi uzah ellerden al-ver etdi, satacağını satdi, alacağıni aldi, çevürdi geri. Geri gelende bir yabani yere çıhdi. Kafla-katan bir şehre, şennik görmemişler. O şeherde gezerken bahdi ki bir tene çocuh pisik satiyerdi.
-Ola balam, bu pisige ne işdiyersin?
– On beş kuruş ağa.
Yetim Oğlan yadına geldi. Düşündi ki: “O oğlanın on beş kuruşi varidi ya bende, oninan bu pisigi alem.” Aldi pisigi getürdi, kutunun içine koydi, deveye yükledi.
Geldi çıhdi bir yabani yere. Bahdi ki şennik yaşıyer. Orda bir ağaya misafir oldi. Kafla-katanı yığdi getürdi. Aş ekmek verende her bir köşede bir adam degeneginen duriyer. Sofrayi ki kurdiler, orada bir adam duriyer, burada bir adam turiyer, degenekler ellerinde. Korhti ki, “Ola, bunnar beni mi dögecahlar?”
Dedi ki:
– Ağa bu nedür?
Dedi ki:
– Ee, kardaş, bunda ele bir iş var ki, bize etmek yedürmiyer.
Bir de bahdi ki bir siçan ondan çıhdi, bir siçan bundan çıhdi. Pisik ahlına geldi.
Gendi gendine düşündi ki, “Ola yavaş hele, sırasidür…”
Nökerine dedi ki:
-Get, felen devenin üstünde kuti var, oni al da gel.
Nöker, Buyuhli Efendiyi aldi getürdi (pisigin adını ele koymişler ).
Dedi ki:
-Kardaşlar oturun hepiz.
Hepisi oturdi ama, dediler ki:
-Ola, siçandan biz ekmek yiyamazuh.
-Ola kardaş oturun.
Oturdiler, kutunun ağzıni açdi, beş altı yaşında böyük kaba pisik, koyerduğinen siçani gördi, ulaşdi oni orda boğdi, ulaşdi buni burda boğdı. Bunnar matlandiler ki:
-Ola, bele de iş olur mi? Bu ne birşeyidi? Ağa, ne verem ki buni bene satasın?
-Satmam, felendür-filendür, dedi.
-Ola, kardaş, sene bir put altun verah, bu Buyuhli efendiyi bize ver.
Kövün şennigine haber oldi ki, bir ağa ebele bir pisigi getürmiş de, siçani tutiyer kıriyer, halh rahat etmek yiyer. Herkeş geldi yığıldi:
– Kardaş alah sıraynan gezdurah.
Bir put altuni ağaya verip ondan pisigi aldiler. Bu ağa tüccar. Aldi altuni, çuvala doldurdi, deveye yükledi, çekildi getti memleketine.
Günlerin bir gününde geldi memleketine. Ama şehrin sınırlarına yahlaşırken dedi ki:
“Ola, bu adam bene verdi on beş kuruş, ben buna götüriyerim bir put altun, gelsene yariya bölem, yarısıni ona verem, yarısıni alursa karni mi ağırur…”
Ele dedi de emedenden oni ele sanci tutdi ki yerbeyer oturdi:
-Vay, öliyerim diye bağırmaya başladi tüccar. Bahtı ki olmiyer. Dedi ki: “Yoh, yoh bu altuni işdemem,” kalbini düzeltti. Sanci geçdi. Biraz getdiler: “Ola, heç olmasa üçüni ona verem de birini ben gendime alem.” Gene çok sanci tutdi. Çalındi, yerbeyer düşti. Bahdi ki olmadi, dedi: “Yoh, hepisini götürem de herife verem.” Tövbe etdi. Bilmiyer ki bu halal paradur, çocuh ona bir yil çalışdi. Neyse, geldi çıhdi gendi şeherine. Oğlanı çağırtdurdi. Ona dedi ki:
-Balam, gel, baban zati beninen dost idi, şimdi seninen de dost olduh. Aha senin on beş kuruşun getürdüm. Çıhartdi bir put altun ögüne koydi. Dedi:
-Aha, balam, senin on beş kuruşun budur.
Oğlandur aldı parayi. Ağa başından geçenleri anlatdi. Oğlan aldi altuni ortadan böldi, yarısıni tüccara verdi, yarısıni gendine aldi. Tüccar aldi. Yetim Oğlan, getdi, bu yarım put altuninen evlendi, zenginleşdi, oğluşah sahabi oldi, başladi yaşamaya.
Allah heyirli ömür, gün versin.
Kelimeler:
De : Ta
Hetri : Hatırası
Yadına : Aklına
Bele : böyle
Emedenden : Aniden
Matlanmak : Donup kalmak
Masalı anlatan: Asratov Nida Ridvanoğlu/Kazakistan