Ya Gürcüsün ya da Gürcü !

Mehteber KADİROVA

Gürcistan, 1999 yılında, Avrupa Konseyi’ne üye olurken Ahıska Türklerine vatan kapılarını açmayı taahhüt etti. Fakat bu taahhüdünü yerine getirmemek için yıllarca ayak sürüdü. Nihayet 2005 yılının ikinci yarısında sürgün Ahıska Türklerinin vatana dönüşüyle ilgili çalışmaları başlattı. Bu arada gözle görülür, elle tutulur sonuçlar da meydana çıktı. Bunu, elimize geçen belgeler ve Gürcistan devlet yetkililerinin yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz. Bu belgelerin ne derece ciddî olduğu hususunda şüpheler olsa da birileri tarafından ortalığa sürülmüş olması bile insana, “Gözlerim kör, kulaklarım sağır olsaydı da böyle saçmalıklara şahit olmasaydım!” dedirtiyor..

  Ne Meskhet Türkleri…

Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili tarafından 29 Kasım 2004 tarihinde, Ahıska Türklerinin dönüş programını hazırlamak üzere bir komisyon kuruldu. Bu komisyonda on bir kişinin adı yer almaktadır. Bu komisyonun görevleri belirtilirken “Kırklı yıllarda sürgün edilen halkın dönüşü” yle ilgili ifadeler arasında bu halktan Meshler olarak bahsedilmektedir. “Talimatname” başlığı altında yer alan bu metnin Rusça tercümesinde Mesh kelimesinin arkasına parantez içinde “Meshet Türkleri” ibaresi konulmuş, bunun yanına da “tercüme edenden” açıklaması iliştirilmiş!

Dönecek olan millet Ahıska Türkleri değil mi? Peki buradaki Meshler kim oluyor acaba, yoksa biz miyiz? Bütün iyi niyetimle, bunun bir hata (hile değil) olduğunu düşünmek istemiştim. Zira, bu halk sürgüne gönderilirken düzenlenen resmî Sovyet belgelerinde kendisinden Türk olarak bahsedilmişti. Orta Asyalara Türk olarak sürülen ve sürgün edildikleri yerlerde Türk olarak yaşayan, Rusya’nın Krasnodar Bölgesinde Türk oldukları için yasa dışı mülteci olarak görülen aziz milletimin adı şimdi Mesh mi olmuştu?

Daha sonra, bu komisyonun başına getirilen Gürcistan Devlet Bakanı Georgiy Haindrava’nın, sürgün halktan “Meshet Türkleri” diye bahsedenlere, “Ne Mesheti Türkleri, onlar Meshlerdir, Türk değiller!”[1] ifadesi, bu belgelerde yazılanların, hata sonucu değil, bilerek ve kasdî yapıldığını göstermektedir.

Peki, Ahıska Türklerinin kimlik(!) tartışmaları sırasında sıkça telaffuz edilen Meshler kimdir? Kaynaklarda, Mesh kavminin, Nuh Nebi oğlu Yafes’in oğlu ve Oğuz’un pederi Mesek’ten gelen Masagetlere dayandığı görülmektedir. Meshler, tarihte Kartvel (Gürcistan) güneyindeki Gogarlı ve Turanî yerli Hristiyan halktır. Öyle anlaşılıyor ki, bu Meshler, kesinlikle Gürcü olmamakla beraber, bugünkü Ahıska Türklüğünü de ifade etmemektedir. Ünlü şair Şota Rustaveli de, Ahıska’nın bu eski kavmine mensuptur.[2]

Bu bilimsel açıklamaya bakılırsa, Haindrava,  Meshlerin kim olduğunu bilmiyor. Zira zatı âlileri, sürgün halk için, “Sovyet hükûmeti tarafından 1944 yılında sürgün edilen Müslüman dinine mensup Gürcü” tanımlamasını getiriyor! Fakat bilimsel kaynaklar öyle demiyor! Peki Ahıska Türklerinin Meshlerle ne alâkası var? Yahut Meshlerin Gürcülerle ne alâkası var? Şimdi birileri çıkıp dese ki biz Anadolu’da yaşamış Etilerdeniz! Yahut birileri, birilerine, “Siz Hititsiniz!”dese, bu iddia ne anlama gelir!

Gürcistan Halk Cephesi Başkanı Nodar Natadze diyor ki, “Müslüman topluluğun toplu dönüşü tehlikelidir, çünkü onlardan birçoğu kendini Gürcü olarak görmüyor. Onların birçoğu Türk olarak yerleşmek ve Türk olarak yaşamak istiyor.”[3]

Natadze’ye sormak lâzım: Bu halk, Müslüman olduğu için mi tehlikelidir, yoksa Türk olduğu için mi?

Görülüyor ki her hâlükârda tehlikeliyiz!

Tehlikeli(!) bir milletin çocuğu olduğuma değil, kimliğim üzerine yapılan oyunlar devam ederken, buna açık bir şekilde tepki göstermesi gereken kişilerden, en azından şiddetle kınamasını beklerken kılını bile kıpırdatmamalarına şaşıyoruz.

Gürcistan’ın Sayın Bakanları, Sayın Komisyon Üyeleri ve Gürcistan’ın değerli vatandaşları, 1944 yılında Ahıska bölgesinden sürülen bizler Türk’üz!

Bu kimliği bize kimse bahşetmedi. Nasıl ki kimse size Gürcülüğü vermedi, annenizden Gürcü olarak dünyaya geldiniz, bizim halkımız da öyle… Tarih boyunca bu halkın çocukları Türk olarak dünyaya gelmiş ve Türkçe konuşmuşlardır!

Bunu tartışma konusu yapmanın bir anlamı ve izahı olabilir mi?

Gürcistan, vatanım benim

Dönüşle ilgili diğer bir tartışma da, sürgünden dönen halkın nerelere yerleşeceği meselesidir.

Bu konuda iki yol var: Bütün Gürcistan coğrafyasına mı yoksa esas vatan Ahıska bölgesine mi yerleştirelim diye düşünüyorlar. Başında olduğu komisyonla birlikte Orta Asya ve Kazakistan’a nabız yoklamaya giden Sayın Haindrava’nın, bu konudaki düşüncesini şu cümlelerden öğreniyoruz; “Orta Asya’daki temaslarımda en çok nereye yerleştirilecekleri konusunda soru soruldu. Bu halk çok aşağılandı ve çok eziyet çekti. Zorla göçe tabi tutuldu. Onların tarihî vatanlarına dönüşünü sağlamak, bizim boynumuzun borcudur. Ancak Gürcistan gerçekten onlar için değerli ise, bütün Gürcüler için olduğu gibi Gürcistan’ın her tarafı vatan olmalıdır. Bu sebeple mümkün görülen her yere yerleştirilecekler.”

Öyle anlaşılıyor ki, hükûmet Ahıska Türklerini Gürcistan coğrafyasına serpiştirmeyi düşünüyor. Gürcü asıllı Müslüman ve Hıristiyan kardeşlerin kaynaşmaları ve asıllarına dönmelerine yardımcı olmak için bütün coğrafyaya yayacaklar! Halkla bütünleşmeden önce Batı ve Doğu Gürcistan’da olmak üzere iki tane “Göçmen merkezi” kurulacaktır. Bu merkezlerin kurulabilmesi için Avrupa Konseyi’nden para yardımı talep edilmiş. Gelen aileler üç ay süreyle bu merkezlerde kampa girecekler, sihirli bir değnekle entegrasyon problemleri halledilecektir! Bu merkezlerde, ülkenin dili, kültürü ve tarihi öğretilecektir. Ahıska Türklerinin buradan “Taze Gürcü” olarak çıkması bekleniyor!

Şimdi aklı, fikri, bilgisi ve tabii ki vicdanı olanlar burada durup düşünmelidir. Yapılmak istenen nedir? Kimse kimseyi kandırmasın! Kırk yıllık Kâni, Yani olmadığı gibi, binlerce yıllık Türkler de Gürcü olamaz!

Bunca eziyete rağmen ömür boyu Türk olarak yaşayan ve bütün olumsuzluklara rağmen nüfus cüzdanına milliyetini Türk olarak yazdıran insanlar bir anda Gürcü mü olacak?

Bu fikirleri -veya düzenbazlığı- icat edenler, Ahıska Türkleri arasında kamuoyu yoklaması yapsalar iyi ederler! O zaman ak koyun kara koyun belli olur.

Ahıskalılar Türk olarak ve vatanlarına dönmek istiyorlar. Kimse komplo kurmasın, formül uydurup bu halkı kandıramaya çalışmasın! Eğer bu halk böyle tuzaklara düşecek olsaydı, 1990’lı yılların başında Gürcü olduklarını ve Gürcü soyadlarını kabul ederek dönebilme şansı(!) verildiğinde, herkes döner, siz de uluslararası kuruluşlar önünde vaatlerde bulunmak zorunda kalmazdınız!

Kısacası eğer bu programın adı “Vatana dönüş programı” ise, Ahıska Türkleri vatanlarına dönmeliler. Nereden sürüldüysem, oraya iade edilmeliyim!

Dönenlerin tecrübesi

1990’lı yılların başında az da olsa Gürcü olduğunu ve Gürcü soyadını kabul ederek dönenler oldu. Onlar Gürcü olduklarını kabul ettiler fakat Gürcüler onları kabul etmediler! Meselâ Mamuka Hutsişvili, 1997 yılından beri Ahıska’da oturuyor, kendini Gürcü olarak görüyor, çocuklarını Gürcü okuluna gönderiyor, ancak komşuları ona Türk diyorlarmış!

Niçin?

Galiba Mamuka Beyin komşuları, tarihi, bazı devletlü ve hürmetlü adamlardan daha iyi biliyorlar.  Birkaç yıl önce Ahıska’ya ailesiyle taşınan Gular Hutsişvili’nin anlattıklarına göre, ilk gittiklerinde takip ediliyor, taşlanıyorlarmış. Kendilerini Gürcü olarak takdim edenler böyle karşılanıyorsa, Türklüğünden vazgeçmeyenleri bütün ülkeye serpiştirirseniz, akibetlerini düşünebiliyor musunuz! Zaten yerli halk da bu konudan çok rahatsız oluyormuş. Onlar geleceklerine, yurt dışındaki Gürcüler dönsünler diyorlarmış. Onlardan farklı olan Müslümanların dönüşünü sağlamak doğru değilmiş.

Doğrusu şu ki, madem bizimle bir arada yaşamak çok zor, o hâlde bizi kendinizle birlikte yaşamaya niçin mecbur ediyorsunuz? En iyisi bizim vatanımızın kapılarını açın, biz orada kendi hâlimize yaşayalım… Siz sağ, biz selâmet…


[1] www.svoboda. org.
[2] Yunus Zeyrek, Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ankara 2001, s. 146.
[3] www.iamik.ru/op=full&what=content&ident= 24603