Yazar: Prof. Dr. Mevlüt ELLEZOĞLU-A. Niyazi ÇAKIRGÖZOĞLU
Ahıska Türkleri, eğitime büyük önem veren bir topluluktur. Osmanlı Devleti zamanında bile bu toplumun içinden yetişen asker-sivil birçok bürokrat, halk şâiri ve din adamları, kendi alanlarında unutulmaz hizmetler yaptılar.
Ahıskalılar, 1944’te Orta Asya’ya sürülürken onların 70 bini Özbekistan’ın Taşkent, Sir Derya, Fergana, Andican, Namangan, Semerkant ve Buhara gibi illerine yerleştirildi. Kazakistan ve Kırgızistan’da olduğu gibi Özbekistan halkı da Ahıskalı Türklere kapılarını sonuna kadar açmış ve onlarla ekmeklerini paylaşmıştır. Oysa Sovyet yönetimi bu insanlar gelmeden önce “Kafkasyalı yamyamlar geliyor!” diye olumsuz propaganda yapmıştı. Ancak daha sonra bunun sadece bir yalan olduğu anlaşıldı. Zira bu iki toplumun kökü, dili ve dini birdi. Özbekistan halkı, 1944-1956 yılları arasında dahi Ahıskalılara uygulanan on iki yıllık esaret döneminde onlarla her imkânını paylaşmıştır.
Ahıskalı Türkler sürgünden sonra Özbek Türkçesine kısa zamanda alışmış, sonraki yıllarda Özbek Türkçesini en mükemmel biçimde kullanmışlardır. Bütün eğitim kurumlarında dereceye giren çok sayıda Ahıskalı öğrenci olmuştur. Savaşın yaraları sarılmağa başladıktan sonra Ahıskalı çocuklar da diğer öğrenciler gibi kısıtlı imkânlarla okullara gitmişlerdir. Böylelikle 1946’dan sonra savaş döneminde ara verilen eğitim-öğretime Özbekistan’da yeniden başlanmıştır.
Özbekistan’da 1989 Fergana faciasına kadar diğer Sovyet cumhuriyetlerine göre çok Ahıskalı vardı. Fergana olaylarından önce bu ülkede Ahıskalı Türklerin sayısı 200.000 civarındaydı. Bu hâdise, Sovyetlerin çöküşü sırasında, birtakım fitne faaliyeti sonucu yolundan sapmış kabilecilik duygusuyla ortaya çıkan bir saldırı olup neticesinde, Özbekistan’da bulunan Ahıska Türkleri çevre ülkelere göç etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Özbekistan’da tarihten kaynaklanan millî duygular oldukça yüksektir. Bunu sovyetler döneminde ve sonrasında hissetmek mümkündür. Günümüzde resmî dil Özbekçedir. Sovyetler döneminde olduğu gibi Rusça diplomasi dili konumuna sahiptir. Bu yüzden olmalıdır ki okullarda Rusça öğrenimi mecburidir.
Sovyetler döneminde, sürgün yıllarında genel olarak köylerde yaşayan halk Özbekçe, şehirlerde yaşayan halk Rusça eğitim almıştır.
Sürgün sırasında aile reisleri belki erzaktan önce mutlaka Kur’an, İlmihâl, Mevlid, Ahmediye, Muhammediye ve Siyer-i Nebîkitaplarını yanlarına almışlardır. On iki yıllık kamp hayatı döneminde Ahıskalı çocuklar, kampın olduğu bölgelerde ilköğretim okulları varsa gidebilmişler, ayrıca aileler kendi aralarında özellikle dinî ağırlıklı eğitim programları uygulamaya çalışmışlardır. Bu on iki yıllık dönemde maalesef bunun dışında bir eğitim imkânı bulunmamıştır.
1985 yılına kadar devletin eğitim düzeninde, en küçük bir dinî eğitim unsuru yoktu. Bunun ötesinde evde verilen dinî eğitime bile müdahale edilerek yok edilmeğe çalışılıyordu. Bazen ani baskınlarla evlerdeki dinî kitaplar toplatılıyor ve insanlar yok yere cezalandırılıyordu. Bu baskınlar önceden öğrenilebildiği takdirde kitaplarını toprağa gömerek kurtarmağa çalışıyorlardı. Dışarıda yalnızca cenaze namazları kılınabiliyor, onun dışında cemaatle kılınan vakit namazlarına bile müsaade edilmiyordu. Ancak dinî eğitim hürriyeti Sovyetlerde başlayan yeniden yapılanma hareketinden sonra gündeme gelmiştir.
Ana yurtlarından koparılmanın vermiş olduğu büyük acılar içinde kıvranan bir milletin kırk yıl süren bu acımasız baskıyla neler çektiğini ve dinî eğitimde nerelere kadar gerilediğini tahmin etmek güç olmasa gerek…
1956’dan sonra Özbekistan’da yüksek öğrenim kurumları yeniden faaliyete geçmiştir. Ancak Ahıskalılar ‘sürgün’ damgası yediği için bu kurumlara alınmamışlardır. O yıllarda Binali Aliyev adında bir Ahıskalının o zamanki Sovyet meclis başkanına yazılı müracaatıyla Ahıskalıların üniversitede okumalarına izin verilmiştir.
Daha sonraki yıllarda Ahıskalıların yüksek öğrenim faaliyeti başlamıştır. Her aileden bir kişi yüksek öğrenim sahibi olmuştur. Ancak Ahıskalılar Türk kimliği ile kolay kolay lisans üstü eğitim yapma imkânı bulamamışlardır. Birçok Ahıskalı bu yüzden Özbek kimliği ile doktora yaparak ilerlemişlerdir. Ahıskalılardan birçok öğretim üyesi yetişmiş; fen ve sosyal bilimler alanında ün yapmış, hatta akademik kariyer sahibi olmuşlardır. Bunlar arasında hukukçu, sismolog, fizikçi, matematikçi, cerrah, ürolog, çocuk hastalıkları, KBB uzmanı olmuş hayli isim vardır. Bunların bir kısmı son zamanlarda Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’deki diploma denkliği sorunu henüz bir çözüme kavuşmadığından onlar, hak etmedikleri muamelelerle karşılaşmaktadırlar.
Günümüzde Özbekistan’ın Kaşka Derya vilâyetindeki Karşı Üniversitesinde yirmiye yakın öğretim görevlisi vazife yapmaktadır. Ayrıca asistan olarak yeni Ahıskalı öğretim elemanları yetişmektedir.
Sovyetler döneminde 1956 yılında Ahıskalılar üzerinden kaldırılan sıkıyönetim uygulamasından sonra Özbekistan’daki Ahıskalıların % 40’ı Azerbaycan’a, Rusya’nın Kafkasya bölgesine, anayurt Ahıska’ya yaklaşmak için göç ettiler. Bazıları da akrabalarıyla birlikte yaşamak için Kazakistan’a ve Kırgızistan’a göç ettiler.
Ancak 1989-Fergana hâdiselerinden sonra halkıın % 70’i Özbekistan’ı terk etti. Şu anda Özbekistan’da yaklaşık 40.000 dolayında Ahıskalı yaşamaktadır.
Sovyetler döneminde birkaç Ahıskalı kadın önemli mevkilere gelmiştir. Saadet Gülehmedova gibi hizmet ödülü alan kadınlar vardır.
Cavat Koçiyev, Sovyetler döneminde devlet hizmet ödülü almıştır. Günümüzde birçok hukuk adamı vardır. Burada en önemli nokta şudur: Ahıskalılar Sovyet döneminde ve sonrasında kimliğinde “Türk veya Azerbaycanlı” yazıldığı için üniversitelerde ve öbür makamlarda çok yüksek yerlere gelememiştir. Sovyetler döneminde bazı mevkilere gelebilmek için Ahıskalılardan milliyetini Özbek yazdıranlar da olmuştur.
1989 yılında gerçekleşen Fergana hâdisesine kadar çok sayıda Ahıskalı öğretim görevlisi yetişmiştir. Nüfus ortalamasına göre aydın kesim çoktu. Bazı üniversitelerde 100 dolayında öğrenci okuyordu. Fergana hâdisesinden sonra bu sayı beş on öğrenciye düştü. Çünkü bu hâdiseden sonra okuyan öğrencilerin büyük çoğunluğu öbür cumhuriyetlere taşınmış oldu.
1996’da Özbekistan-Türkiye arasında esmeye başlayan soğuk rüzgârdan sonra Özbekistan hükûmeti ilâhiyat fakültelerinden başlayarak Türkiye’de eğitim görmekte olan öğrencileri tedricen çekmeye başladı. 1996 yılında, bazı Ahıskalı aydınların çabalarıyla ve Türkiye cumhuriyeti devletinin büyük yardımıyla Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’dan başlatılan Ahıska eğitim kontenjanı maalesef Özbekistan’da uygulamaya konulmamıştır. Bu yıllarda başlayan diplomatik soğukluktan en çok Ahıskalılar etkilenmiştir. Diğer cumhuriyetlerdeki Ahıskalı öğrenciler, Türkiye’nin verdiği kontenjanla gelip ana dillerinde Türkçe eğitim görürken Özbekistan’daki Ahıskalılar bu imkândan yararlanamaz oldular. Daha sonraki yıllarda Ahıskalılar Kazak-Türk Ahmet Yesevî Üniversitesi, Kırgız-Türk Manas Üniversitesinde okuyarak Türkiye’de ortaya çıkan bu eksikliği gidermeğe çalıştılar.
Özbekistan’daki dernek yetkililerinin girişimleriyle 2000 yılında Ahıskalılara Kırgızistan’daki Kırgız-Türk Manas Üniversitesi yönetimi tarafından 10 kişilik kontenjan verildi. Bu kontenjan için Ahıskalıların yaşadığı illere haber gönderilerek öğrenci toplandı. Şu anda bu üniversitede 55 civarında Özbekistan vatandaşı Ahıskalı öğrenci eğitim görmektedirler. Hâlihazırda Kazakistan’daki Kazak-Türk Ahmet Yesevî Üniversitesinde de birçok öğrenci okumaktadır.
Özbekistan’ın 1996 yılından itibaren diğer ülkelerle yaşadığı diplomatik soğukluktan dolayı özellikle Türkiye’yle ilişkileri kopma noktasına geldi. Bu dönemde -1999’un şubatında- Türkiye’deki Özbekistan vatandaşı öğrencilerin hepsi geri çekildi. Bu hâdise Ahıskalılar adına yüksek öğrenimde en büyük facia olmuştur. Fergana faciasını unutmağa meyletmişken gelecek vaadeden Özbekistanlı ve Türkiyeli gençleri birbirinden uzaklaştırmak, geleceğe yapılmış en büyük kötülük olarak mütalâa edilebilir.
Kız çocuklarının eğitimine gelince, Sovyet döneminde dahi ilköğretimden sonra kızların çoğu muhafazakârlıktan dolayı hemen evlendirilmiştir. Ancak bu dönemde %20 dolayında kız öğrenci üniversite eğitimi almıştır. Evlendikten sonra çocuklarına bakabilecek olanlar da üniversitelerde okuyabilmişlerdir.
1992’den 1999’a kadar on dolayında öğrenci Türkiye’nin büyük öğrenci projesinden yararlanmıştır. Özbekistan hükûmetinin vatandaşı olan öğrencilerini çekme olayından sonra öğrenimlerini Özbekistan’da sürdüren Ahıskalı öğrenciler de olmuştur.
Sovyetler Birliği’nde, Özbekistan dışındaki Sovyet cumhuriyetlerinde yüz dolayında öğrenci okumuştur. Tahsillerini bitirdikten sonra Özbekistan’a dönmüşlerdir.
Özbekistan’da 1992 yılından sonra Türkiye merkezli sivil müteşebbislerin teşvikiyle on iki Türk koleji açılmıştır. 1999’da Özbek yönetimi Türkiye’yle eğitim konusunda ipleri koparınca bu kolejler Özbekistan hükûmeti tarafından kapatılmıştır. Altı yıl içinde bu kurumlardan 20 dolayında öğrenci mezun olmuştur. 1994 yılında sonra Türkiye tarafından açılan TÖMER türü Türk Kültür Merkezlerinde 2003 yılına kadar Semerkant ve Taşkent gibi şehirlerde birçok Ahıskalı, Türkiye Türkçesini öğrenmiştir.
Hâlihazırda Özbekistan vatandaşı Ahıskalı dört öğrenci Amerika’da lisans eğitimi görmekte, dört öğrenci de yüksek lisans yapmaktadır. Şu anda Rusya Federasyonunda okuyan on dolayında öğrenci vardır.
Sovyetler döneminde meşhur Buhara Medresesini dört Ahıskalı bitirmiştir. Şu anda bunların hepsi yaşadıkları ülkelerde imam-hatiplik ya da müftülük yapmaktadır.
Hâlihazırda Özbekistan’da yaşayan Ahıskalılar dinî eğitime de ihtiyaç duymaktadırlar. Onların dinî eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli Kur’an kursları yoktur. Bir öğrencinin Kur’an öğrenmesi, temel dinî bilgileri öğrenmesi için gerekli şartlar henüz oluşturulmamıştır. Ahıskalılar, araçlarla il ve ilçe merkezlerine giderek cuma namazını kılmak zorunda kalmaktadırlar.
1986’larda başlayan yeniden yapılanma hareketlerinden sonra kendi ana dillerinde eğitim alamayan bütün azınlık milliyetlere kendi dillerinde ek ders verilmesi gündeme gelmişti. Bunun sonucunda 1988’de Ahıskalıların da eğitim gördüğü ilk ve orta öğretim okulları gezilerek Türkçe eğitim talebi olup olmadığı soruşturuldu. Bir yıl sonra böyle bir uygulamanın yapılacağı sırada Özbekistan’da etnik rüzgârlar esmeye başladı. “Özbekistan Özbeklerindir, öbür Halklar dışarı!” sloganı bazı yasa dışı örgütler tarafından dile getirilmeğe başlandı. Bu hâdiselerden sonra kendi ana dilinde eğitimden vazgeçilmiş oldu.
Yurt içi ve yurt dışındaki bütün Ahıska dernekleri eğitim sorunlarını, tasarılarını kendi aralarında paylaşmamaktadır. Bunların bir kısmı, eğitim konusuyla hiç ilgilenmemekte; hatta TCS (Türkiye Cumhuriyeti Sınavı), Ahıska eğitim kontenjanı ve geçen yıla kadar kapalı kapılar ardında yapılan YÖS (Yabancı Öğrenci Sınavı)nın Özbekistan’da yapılmadığından haberdar bile değiller. Özbekistan ve Türkiye arasında köprü vazifesini üstlenmiş olan Ahıskalılara eskiden kısmen sağlanmış olan eğitim imkânlarının yeniden verilmesi, iki ülke arasındaki her türlü işbirliği ve dostluğu artırmada önemli rol oynayacaktır.
Ahıska Türkleri Derneğinin Semerkant, Buhara, Sir Derya, Namangan’da şubeleri mevcuttur. Özbekistan’da Ahıska dernek teşkilâtlanması diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi çok zayıftır. Maalesef dernekler Özbekistan’daki Ahıskalılar tarafından yeterli ilgiyi görmüyor ve cemiyetlere yeterince sahip çıkılmıyor. Yeni yetişen eğitimli neslin bu kurumlarımıza sahip çıkacağı umulur.
Bu yıllarda münferit bir hâdise olarak eğitim adına şu söylenebilir ki merkezi Ankara’da bulunan Uluslararası Ahıska Türk Dernekleri Federasyonu, gençlerimizin eğitimi konusunda elden gelen gayreti göstermektedir. AHDEF’in çabasıyla 2004’te Özbekistan’dan bir grup öğrenci eğitim görmek üzere Türkiye’ye getirildi. Bu gayretin ve sayının artmasını diliyoruz.
Özbekistan’da TÖMER merkezleri şu anda kapatılmış durumda. Bu merkezler yeniden açıldığı takdirde TCS, Ahıska eğitim kontenjanı ve YÖS gibi sınavlara girişler daha da kolaylaşacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük Öğrenci Projesi çerçevesinde oluşturulan Özbekistan-Ahıska öğrenci kontenjanı maalesef bugün için kullanılmamaktadır.
İlk ve orta öğrenimini Özbekistan’da tamamlamış, şu anda hem Türkiye hem Özbekistan vatandaşı olan Ahıskalılar, YÖS sınavına girmek, Ahıska kontenjanından yararlanmak ve böylece eşitsizliğin ortadan kalkmasını istemektedirler. Çifte vatandaş olan ve Türk eğitim düzenine alışık olmayan bütün Ahıskalılar, YÖS sınavına girememe konusunda mağdur durumdadır. Bu öğrenciler ÖSS’de de başarılı olamadıkları için maalesef yüksek öğrenim imkânını bulamıyorlar.
Şu anda halkın istikbal konusunda bazı endişeleri vardır. Bundan sonra Özbekistan’da kalıp kalmayacakları, Türkiye’ye veya Ahıska’ya yerleşip yerleşmeyecekleri, iktisadî sıkıntılarının ne biçimde çözüleceği konularında endişeler ve bekleyişler Ahıskalıların gelecekle ilgili tasarılarını alt üst etmiş durumdadır. Zaten Özbekistan’daki Ahıskalılar arasında özellikle 1989’daki Fergana hâdisesinden sonra başlayan sürekli göçten dolayı eğitime verilen destek ne yazık ki azalmağa başlamıştı.
Özbekistan’da yaşayan Ahıskalı ailelerden yüzlerce genç işsizlik yüzünden Rusya Federasyonunun değişik bölgelerinde çalışmaktadır. Bu olumsuz şartların hepsi Özbekistan’da yerleşik Ahıskalıların eğitim faaliyetlerini yoğun olarak etkilemektedir. Bundan dolayı üniversitelerde okuyan öğrencilerin sayısı giderek düşmeye başlamıştır. TCS sınavı, Ahıska eğitim kontenjanı olmayışı buradaki Ahıskalıları eğitim açısından büyük ümitsizliğe sevk etmektedir.
Bu olumsuz şartlarda özellikle Türkiye ve Özbekistan’ın yıllarca ıstırap çekmiş bu olan bu halkın öncelikle eğitim meselesi halledilmelidir. Devletlerin arasında baş gösteren soğukluklar, bizim halkımıza yansımamalıdır. Eğitim konusu her türlü siyasî tartışmadan uzak tutulmalı; tamamıyla ayrı ve özel bir zeminde ele alınmalıdır. En azından kazanılmış hakların alınmaması gerekir. Unutmamalı ki günümüzde yaşanan bütün sorunları okumuş, eğitim görmüş insanlar, ileride çözecektir. Ayrıca halkımız, imkânları elverdiği ölçüde, her fırsatı değerlendirerek çocuklarının iyi bir eğitim almasını temin etmelidir. Zira kurtuluş eğitimde ve bilimdedir.