Sevgili komşumuz Gürcistan, tarih boyunca bir türlü beli doğrulmayan ülkelerden biridir. Eski Sovyet cumhuriyetleri şöyle böyle iki ayağı üzerinde durmayı başarmışken Gürcistan hâlâ iç meseleleriyle uğraşmaktadır. Bizce bunun iki sebebi var: Birinci sebebin tarihi çok eskilere gitmektedir. Ki bu, ülkenin bulunduğu coğrafî konumdan kaynaklanan hassas bölge özelliğidir. Bundan dolayıdır ki Gürcistan coğrafyasının tarihi bin bir türlü hercümerçten ibarettir.
İkinci sebep, yakın geçmişte Gürcü asıllı Sovyet diktatörü Stalin’in yanlış uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Bu yanlışlıklar da günümüze iki ana koldan yansımaktadır: Birisi Gürcistan’a ait olmayan Abhazya, Osetya, Acara ve Ahıska gibi yerleri zorla buraya dahil etmiş olması, diğeri de ülkenin tarihî yerlilerini sürgüne göndererek homojen bir Gürcistan hayalidir. Belki Gürcü dostlarımız buna alınacaklardır ama gerçeği ifade etmeliyiz. Nitekim aklıselim Gürcü devlet adamları da bir zamanlar bu gerçeği ifade etmek zorunda kalmışlardır. Bugün Gürcistan hem kendisi sıkıntı çekmekte hem de mağdur ettiği insanlar acı çekmektedir.
Rusya, 1877-78 Osmanlı Rus Harbi sonrası savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı Devleti’nden koparmıştı. 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması’nda bunlardan Kars, Ardahan ve Batum’un Artvin kazasını Türkiye’ye bırakmaya razı olan Rusya -ve tabiî ki Sovyet Gürcistanı-, daha önce Brest-Litovsk Antlaşması gereğince Türk askeri tarafından işgal edilmiş olduğu hâlde Batum ve Ahıska’yı Türkiye’ye bırakmadı. Türk heyeti, Ahıska için hiçbir teminat istemediği hâlde Acaristan muhtariyetini garanti altına alarak Moskova’dan ayrıldı. Bu antlaşma aynı yılın sonbaharında imzalanan Kars Antlaşması’yla da teyit edildi.
Gürcistan, son zamanlarda yaşanan Acara krizinde bölgede bir şey yapmak isteyeceği sırada hep Türkiye endişesi taşıdı. Meseleyi şurasından burasından kurcalayarak Türkiye’nin nabzını yokladı. Meselâ önce ülkenin bayrağını değiştirdi. Ortaçağda Haçlıların taşıdığı bayrağı Acara semalarında dalgalandırdı. Yani Müslüman bir ülkede Haçlı bayrağı sallanmaya başladı. Buna Türkiye’nin ne resmî organları ne de medyası ses çıkardı! Her şey Gürcistan’ın iç işi olarak değerlendirildi.
Tiflis yönetimi, Türkiye’nin Acara üzerindeki garantörlük statüsü ve nüfuzu hususunda bir hassasiyeti olmadığını anlayınca rahatladı; oranın işini bitirdi ve Türkiye’ye teşekkür etti. Acara diktatörünün tutumu da Tiflis’in işini kolaylaştırdı. Bu diktatör, tarihteki benzerleri gibi, halkını yüz üstü bırakarak Moskova’ya kaçtı.
Saakaşvili, Acara operasyonunda sesini çıkarmayan ve kendi ifadesiyle, “İzlediği yapıcı tutumdan dolayı” Türkiye’ye teşekkür etti!
Açık olan şu ki, Gürcistan, dostluk ve komşuluk ilişkilerine zarar veren birtakım oyunlara sahne olmaktadır. Defalarca yazdık, söyledik: Üzerinde yaşadığımız hassas coğrafyada Türk-Gürcü dostluğu gereklidir. Bu dostluğun her iki ülke için büyük faydaları vardır. Aksi takdirde her iki ülke de zarar görür. Birinin doğuya, diğerinin batıya açılmasında birbirine muhtaç olan bu ülkeler, dikkatli olmak zorundadır.
Türk-Gürcü dostluğu konusunda Türkiye’de problem yok. Türkiye bu hususta üzerine düşeni -hatta düşmeyeni de- fazlasıyla yapıyor! Bunu Gürcü tarafı da söylüyor.
Ne yazık ki her fırsatta Türkiye’den memnuniyetini ifade eden Gürcistan, bu dostluğun gereğini yapmıyor. Dostluk eden bir millete saygısızlık ediyor. Ahıska Türklerinin vatanlarına dönmelerine asla müsaade etmiyor. Onlara, Gürcülüğü kabul ettikleri takdirde dönebileceklerini söylüyor. Ama bu Gürcistan’ın cumhurbaşkanı, Türkiye’de Gürcü varlığından söz edebiliyor! Peki karşısındaki Türk yetkili neden Gürcistan’daki Türk varlığından söz edemiyor?
“Müslüman Türk köyleri topluca Hristiyan oldu!”
Bu ifadeler, bir Ermeni sitesinde yer alan haber yazısının başlığıdır. Haberi özetleyelim: “Gürcistan’ın Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nde üç Müslüman köy topluca Hristiyan oldu. Yapılan din değiştirme törenine Başbakan Zurab Jvaniya da katıldı. Jvaniya, halkın kendi iradesiyle din değiştirmeye karar verdiğini ifade etti!” [1]
Ey ehli İslâm ve ey ehli insaf! XXI. yüzyılda yanı başında cereyan eden bu zulmü görmüyor musun? Sen daha dün (16 Mart 1921) bu bölgenin dinî ve kültürel özelliğinin garantörü olarak Moskova Antlaşması’na imza attın! Bu insanlar, senin yanında Rus-Gürcü birleşik Hristiyan ordularına karşı yüzyıllarca savaştı. Onları Acara’ya sokmadı. Oylama yapıldı, soruldu: “Ben Türkiye’yi istiyorum!” dedi bu halk; fakat kimse dinlemedi.
Sen bu ülkeyi masada önce Çarlığa sonra da Sovyet Gürcistanına bıraktın. Son bırakışta onların hamisi olarak imza koydun. Şimdi bu halkın çocukları, ana babası tarafından verilen ismi kullanamıyor; kimliğini inkâr etmeye zorlanıyor. Başbakan huzurunda din değiştirme noktasına getiriliyor! Fakat sen ortada yoksun! Taraf olarak imza koyduğun antlaşmadan çekildin mi yoksa? Sen böyle değildin; hep çekiliyorsun, ne yazık…
Acaristan’ın tarihi, yakın geçmişi ve gerçekleri yazıldı, okumadın.[2] Tiflis’in paralı beslemeleri bu yazılara çok kızdılar. Yazarına hakaret ettiler. Alenen tarihi çarpıtarak Türk topraklarında suni Gürcülük rüzgârı estirdiler. Bu rüzgâra en üst seviyede devlet adamlarını hatta rütbe takmış olanlarını bile alet ettiler. Kültür Bakanlığı ve üniversiteler kullanılarak Artvin’in derelerinde Gürcü medeniyeti arama seferberliği devam etmektedir.
Görüyor musunuz şimdi iş nereye geldi? Yanı başımızda insanlar Hristiyan oluyor!
Sayın Başbakanımız, geçen ağustos ayında ziyaret ettiği Tiflis ve Batum’da Gürcistan gerçeğini görmüş müdür, bilmiyoruz. Ama şu sorular cevap beklemektedir:
1. Türkiye, Moskova ve Kars antlaşmalarıyla statüsü belirlenen Acara konusunda attığı imzanın arkasında mıdır?
2. İlahiyat Fakültesi mezunu birçok insanın bulunduğu Acaristan’da Batum Müftülüğüne tayin edilen kişinin Kur’an okumayı bile bilmediği, bu kişiyi Sayın Başbakanımızın da gördüğü doğru mudur?
3. Türkiye’de basın, üniversite, asker ve iş çevrelerinde Gürcistan muhabbeti pompalanırken, Batum’un Müslüman halkından olup tarihî devleti olan Türkiye’ye sempati duyanlara “Türk ajanı” yaftası vurulduğu doğru mudur?
4. Türkiye’nin Gürcü subaylarına eğitim verdiği bilinmektedir. Fakat eğitim için Türkiye’ye gelenler arasında hiç Acara Müslümanı bulunmadığı doğru mudur?
5. İlk ve orta öğretimde din öğretiminin mecburî olduğu Gürcistan’da Müslüman ailelerinin çocuklarına din öğretimini kilise papazlarının verdiği doğru mudur?
6. Son günlerde Türkiye’nin Gürcistan’a 50 milyon dolar nakdî, 1.5 milyon dolarlık da gıda yardım gönderdiği, -Gürcü kamuoyunun Türkiye’ye karşı duyduğu nefretten çekinilerek – gıda ambalajının Türkiye’den geldiği anlaşılmayacak şekilde hazırlandığı doğru mudur?
İlk sorunun muhatabı bellidir. Son beş sorunun cevabı ise ne yazık ki evet’tir.
Şu ifadeler, taş kesilmiş vicdanları uyandırmalıdır:
“1990’lı yıllarda birkaç sene Batum Üniversitesinde hocalık yaptım. Batum halkını yakından tanıdım. Müslümanlık Batum’da köylü, cahil insanların dini olarak görülüyor. Nüfusun çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlar yok sayılıyor. Dinî bayramlarında tatil verilmiyor. Ortodoks kilisesi, devlet desteği ile Müslüman köylerine kilise yapıp, papaz okulu açıyor. Acaralılar müthiş bir kültürel kuşatma altındadır. Resmî toplantılarda tekrar edilen tarihi Türk-Gürcü dostluğu hikâyede kalıyor. Sizi temin ederim ki, Batum’da, Müslümanlar dışında kimse Türkleri sevmiyor. Klasiktir: “Öyle katliamlar oldu ki, Çoruh nehri kaç gün kırmızı kan aktı” edebiyatı hep var Acara’da. Ders kitapları Türk düşmanlığı sloganlarıyla dolu. Yüz sene öncesinin camiler ve medreseler şehri Batum’da hoparlörle ezan okunamıyor. Burada şimdi tek cami var. Ama her gün mantar gibi kilise bitmektedir. Batum, her geçen gün daha da Hristiyanlaşıyor…” [3]
XX. yüzyılın başlarında hazırlanan Rus kaynakları bile Batum’un bir Müslüman şehri olduğunu bildirmektedir. Acara’nın köyleri ise tamamen Müslümandı. Görüyor musunuz bu güzel ülke ne hâle geldi?
Saakaşvili’nin Haçlı bayrağıyla başlayan Acara seferi devam etmektedir. Bu seferle başbakan huzurunda Hristiyan oluyor Acara!
Sevinin yerli uşaklar! Çveneburi diyerek zıplayın. Ama gerçekten adam iseniz gidin, Jvaniya’nın huzurunda siz de vaftiz olun! “Sizin kankardeşinizim!” diyerek karısıyla birlikte Saakaşvili’nin kollarına atılan besleme, ne duruyorsun, sen de vaftiz olsana!
1. www.bolsohays.com 06.09.2004.
2. Yunus Zeyrek, Acaristan ve Acarlar, Ankara 2001.
3. Hasan Özcan, Gürcistan-Acara, Uluslararası Dostluk dergisi, Sayı: 4, Bahar 2004, s. 32.