Yazar: Nusret KOPUZLU
1999 yılında Gürcistan’ın Avrupa Konseyi’ne üyelik müracaatıyla gündeme gelen Ahıska Türklerinin vatana dönüş mevzuatının hazırlanmasında, bunca yıl geçmesine rağmen gözle görülür bir gelişme kaydedilmemiştir.
Aradan geçen bunca yıldan sonra Saakaşvili yönetiminin konuyla ilgili bakanı, 2005 yılının ikinci yarısında Ahıskalıların yaşadıkları ülkelerde onlarla görüşmeler yaptı. Bakan G. Haindrava, 2006 yılının nisan ayında da Türkiye’ye geldi. Burada birtakım resmî ve özel ziyaretlerde bulundu. 27-28 Nisanda da konunun genel bir değerlendirmesini yapmak üzere Tiflis’te bir toplantı düzenledi.
Svobodnaya Gruziya gazetesine göre Tiflis toplantısına katılanlar şunlardır: Devlet Bakanı Georgiy Haindrava, Birleşmiş Milletler Gürcistan Gelişimi Programı Daimî Temsilcisi Robert Wotkins, Gürcistan Mülteci Problemleri ve İskân Bakanı Georgiy Haviaşvili, Avrupa Etnik Azınlıklar Sorunları Merkezi Gürcistan Bölge Temsilcisi (ECMI) Tom Trier, Meclis İnsan Hakları ve Halkların Entegrasyonu Komitesi Başkanı Elena Tevdoradze, Vatan Cemiyeti Başkanı Süleyman Barbakadze.
Tiflis toplantısına katılmak istediğimiz hâlde Dışişleri Bakanlığımızın bu yönde bir niyeti görülmediğinden mesele, bilen bilmeyen birtakım kişilerin elinde kalmış oldu. Hatta bunlar arasında Türkiye’den giden yetkisiz ve bilgisiz birisi, “Ahıskalıların meselesini şimdi orada yaşayan Gürcü ve Ermenilere soralım!” incisini ortaya atmıştır!
Neyse ki bu toplantıya AHDEF Üyesi Kırgızistan Ahıska Türkleri Derneğinin Başkanı Mürefeddin Sakimov katılmış ve söylenmesi gerekenleri söylemiştir.
Sakimov, Tiflis toplantısında özetle şunları söylemiştir: “Bize niçin devamlı Meshet, Mesheti deniliyor, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Galiba yanlış bir mevzuda konuşulmaktadır, yahut biz yanlış bir adrese geldik. Bu söylediklerimi Gürcü yetkililerin duymasını istiyorum. Biz Türk’üz, Türk kültürüyle yaşıyor ve kendimizi Türk hissediyoruz. Biz, Azerbaycan Vatan Cemiyetine bağlı değil, ayrı bir kuruluşuz. Birileri kendilerini Meshet filan görse de, ben Kırgızistan’da yaşayan Ahıskalılar adına söylüyorum ki biz Meshet değil, Türk’üz. Bir milleti kendi adıyla değil de başka bir adla tarif etmenin anlamı nedir? Milletimizin kendi dili, kültürü ve an’aneleri vardır. Bugün bu halk Türkçe konuşmaktadır. Resul Hamzatov, bilsem ki yarın benim dilim ölecek, ben bugün ölürüm, demektedir. Biz vatanımızı istiyoruz. Halkımız ve iş adamlarımız oranın yolunu, okulunu yapacak, her yeri şenlendirecektir.”
Toplantıya katılan Azerbaycan Vatan cemiyeti Başkanı İbrahim Burhanov da, “Biz buraya vatana dönüş konusunu görüşmek üzere geldik. Burada Ahıska’ya dönmemizin mümkün olmadığı söylenmektedir. Peki ben halkıma ne söyleyeceğim? Halkımız sürgünden önce yaşadığı kendi yurduna dönmek istemektedir.” şeklinde konuşmuştur.
Vatan Cemiyetinin Moskova’da ikamet eden ve Tiflis’te de Bakanlık Danışmanı olan Süleyman Barbakadze’nin bu toplantıda sessiz kaldığı yahut ortadan şeyler söylediği anlaşılmaktadır.
Gürcistan’ın Svobodnaya Gruziya gazetesi, Tiflis’te toplantısıyla ilgili geniş bir haber yazısı yayımladı. Gazetenin 28 Nisan 2006 tarihli nüshasında yer alan “Meshetya Türkleri, ülkenin her yerine yerleştirilecekler” başlıklı haberine göre Gürcistan, Ahıska Türklerini, sürgünden önce yaşadıkları ata yurtlarına değil Gürcistan geneline yaygın şekilde yerleştirmeyi plânlamaktadır.*
Bakan Haindrava bu toplantıda, Ahıskalıları eski bir Gürcü topluluğu, onların ata yurtları olan Ahıska’yı da, “Gürcü devletinin beşiği” olarak nitelemiş; sürgün halkın yeniden Ahıska bölgesine iskânının söz konusu olmadığını açıkça söylemiştir.
Gazete, Haindrava’nın ifadelerini değerlendirirken,
Gürcü hükûmetinin, Ahıska Türklerinin kendi vatanlarına dönme arzularını dikkate almadığını belirtmiştir.
Devlet Bakanı Haindrava’nın Başdanışmanı Temur Lomsadze’nin açıklamalarına geniş yer veren gazete, onun özetle şunları söylediğini nakletmektedir:
“Plânın gerçekleştirilmesi için önemli malî kaynaklara, uluslararası kuruluşlarla nüfusu veren ülkelerin desteğine ihtiyaç vardır. Plânın bütün başlıkları gerçekleştirildikten sonra ancak Gürcistan hükûmeti Ahıskalıların geri dönüş sürecini başlatabilir. Plâna göre, geri dönenler ülkenin çeşitli bölgelerine yerleştirilecekler, geri dönüş süreci hukukî dayanaklarına göre işleyecek, kişilerin kendi istek ve rızalarına göre, aşamalı olarak belirlenmiş kotalara uygun bir şekilde ve insan hak ve hürriyetlerine riayet ederek gerçekleşmelidir. Dönüş süreci ön şartlarının oluşturulması için yedi çalışma grubu kurulmuştur. Bunlar, adaptasyon ve entegrasyon, hukukî ve idarî işler, sosyal güvenlik programları, hukukî konular, geri dönenlerle ilgili veri bankası, kamuoyunu şekillendirme, yerinden edilen nüfusun problemlerini araştırma gibi alanlarda çalışmalar yapacaklardır.”
Vatan Cemiyetiyle birlikte çalıştıklarını belirten Lomsadze, “Komisyonumuz, geri dönenlerle sürgünde olanların kurduğu sivil toplum kuruluşlarıyla yakın ilişkiler içerisindedir. Bunların içinde Ahıskalıların arasında önemli bir yere sahip olan Vatan Cemiyeti bulunmaktadır. Kısa zaman öncesine kadar bu kuruluşun Gürcü karşıtı bir yapıya sahip olduğunu, ama komisyon tarafından gösterilen ilgi ve iletişim sonucunda Gürcistan’a olan yaklaşımının değiştiği ve iyiye doğru gittiği görülmektedir.” demiştir.
Gazete haberinde Lomasadze’nin şu sözleri de yer almaktadır: “ECMI 2004 temmuzundan beri geniş boyutlu ve 318 bin avro bütçeli bir projeyi gerçekleştirmektedir. Bu projenin amacı sürgün edilmiş Ahıskalıların şu anki durumlarının yaşadığı ülkelerde incelenmesidir. Geçen sene, 2003-04 yıllarında 9 yerleşim ülkesinde (Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Gürcistan) yapılmış olan demografik, sosyolojik ve etnolojik araştırmaların ön sonuçları sunulmuştu. Kesin sonuçlar 2006 yılının ikinci yarısında yayınlanacaktır. Günümüzde sürgün edilmiş olanların kişisel dosyaları gizli kabul edilmektedir ve bundan dolayı devletler arası sözleşme yaparak ve bu sözleşme temelinde sürgün edilmiş olanların kişisel dosyalarını alıp, sistematik bir şekilde veri bankasını oluşturmak gerekmektedir. Kazakistan ve Kırgızistan’a yapılan ziyaretler oldukça başarılı geçmiştir.”
Lomsadze, dönüşle ilgili kanun tasarısının Avrupa Konseyinde incelendiğini belirterek, “Geri dönüş, bütün Gürcistan topraklarını esas alarak, hükûmet ve parlamento tarafından belirlenmiş kotaları aşmayacak ve devletin çıkarlarını göz önüne alacak şekilde yapılacaktır.” demiştir.
***
Haberde yer alan ifadeleri böylece özetledikten sonra gelelim bizim değerlendirmemize.
Sayın Bakanın Ahıska’nın Gürcü medeniyetinin beşiği olduğunu belirtmesi çok gariptir. Bazı Gürcü siteleri Erzurum, Artvin ve Ardahan’ın, Gürcü tarihinin kalbi olduğunu öne sürerek açıkça Türkiye’den toprak talep etmektedirler.*Sayın Bakan da bu tartışmalara başka bir cepheden destek vermek mi istiyor? Hani bunlar Sovyet devrinde kalmıştı?
Halbuki şimdi biz tarihi tartışmıyoruz. Onun tartışılması gerekiyorsa, bu tartışmayı da yerinde ve zamanında yaparız. O coğrafyanın kimin tarihî vatanı olduğu kendi kaynaklarında da kayıtlıdır. Ancak şimdiki mesele o değil. Mesele sürgün halkın, sürgünden önce yaşadıkları yerlere yerleştirilmesi meselesidir. Haindrava bununla kalmıyor, sürgün halkın Gürcü olduğunu söylüyor! Kimse ona bu halkın kim olduğunu sormuyor ki…
O halk Gürcüydü de niçin sürdünüz? Stalin sürmüştü diyorsanız, onun ölümünden sonra defalarca vatana dönüş hamlesi yapan insanları neden daha sınırdan kovdunuz? Şimdiki inadın anlamı nedir?
Görülüyor ki, Gürcistan, bir kış gecesi iki saat içinde yerinden yurdundan koparılarak sürgüne gönderilmiş ve 62 seneden beri yurduna dönemeyen insanlara hâlâ sürgün dememekte, onları her nasılsa vatanından gitmiş insanlar olarak tarif etmektedir. Sürgün halk, hazırlanan kanun taslağında da “Mecburen göç ettirilmiş insanlar” şeklinde ifade edilmektedir. Bu nasıl bir mecburiyetti? Ermenilerin Osmanlı’ya yaptığı gibi arkadan mı vurmuşlardı? Halbuki onların eli silâh tutanları “Büyük Vatan Muharebesi”ndeydi!
Sayın Bakan ve Başdanışmanı, halkın adını açıkça belirtmekten kaçınmakta, onlara Meshi demektedirler. Zaten Başdanışman Sayın Temur Lomsadze’nin ismi, bu konularla ilgilenenlere yabancı gelmemektedir! Zira o, Meshi tezini ortaya atan ve bir de kitap yazma zahmetine katlanan Şota Lomsadze’nin oğludur. Bunlar tesadüf değildir.
Vatana dönüşten bahseden bir devletin çalışma metinlerinde ve ifadelerinde Ahıska’ya dönüş söz konusu edilmemektedir! Bütün Gürcistan’a serpilecekleri açıkça söylenmektedir. Bunun neresi vatana dönüş?
Lomsadze, sivil toplum kuruluşlarıyla yakın ilişki içinde bulunduklarını ifade etmektedir. Sadece bir cemiyetin adını vererek onunla birlikte çalışmak, üstelik bu cemiyetin artık kendileri gibi düşündüğünü belirtmek, birtakım şüphelere ve kaygılara sebep olmaktadır. Merkezi Moskova’da bulunan bu cemiyetin Azerbaycan’da da şubeleri vardır. Moskova’da yaşayan ve Tiflis’le çok samimî ilişkileri olan cemiyet başkanı, 7 Mayıs 2006 günü Saatli-Adigön Ahıskalı Aydınlar Konferansı’na katılmamıştır! Bu sayın başkanın Azerbaycan’daki Ahıskalılar arasında bin bir türlü şayia dolaşmaktadır. Gürcü Bakanın Danışmanı Barbakadze, temsil ettiği halka bilgi vermelidir.
Meselenin sosyal, siyasî ve tarihî boyutundan habersiz birtakım insanları davet ederek orada alay edilecek birer figüran olarak kullanmanın anlamı ne olabilir ki…
Bu toplantıya Türkiye, Kırgızistan ve Tataristan derneklerini çatısı altında toplayan, Kazakistan ve Azerbaycan’daki Ahıskalılarla çok yakın ilişkileri bulunan, meseleyi en iyi bilen AHDEF neden davet edilmemiştir? Başta Türk Dışişleri olmak üzere meseleyle ilgisi olan herkes bu sorunun cevabını düşünmelidir.
Svobodnaya Gruziya gazetesinin haberindeki Lomsadze’nin konuşmasında geçen kota sözünün üzerinde de durmalıyız. Kota ne demektir? Biz bu sözü, dönüşü sınırlamak, kayıt ve şarta bağlamak, belli zaman içinde, belli miktarda insanı kabul etmek şeklinde anlamaktayız. Zaten Sayın Haindrava da, işin uzun zaman alacağını defalarca belirtmiştir. Ama Saatli’de yaşayan bir ihtiyar haykırarak şunları söyledi: “Binlerce insanı bir kış gecesi sadece iki saat içinde sürgüne göndermek kolaydı da geri alırken kota uygulamak, bunu da uzun yıllara yaymak hangi hukuk ve hangi insanlık anlayışıyla izah edilebilir?” Vicdan ehli bilir ki, birkaç senede tamamlanacak bu dönüşü, daha uzun yıllara yaymanın hiçbir ciddî sebebi olamaz. Zaten şimdilik bir oyalama sürecinin başlamasından endişe etmekteyiz. Zira Lomsadze, adı geçen gazetenin 12 Mayıs tarihli nüshasında çıkan mülâkatında bir soruya cevap verirken, dönüşlerin 2007 yılında başlayabileceğini söylemektedir.
Yine Lomsadze’nin konuşmasındaki adaptasyon ve entegrasyon derken neyi kastettiği de şüpheyle karşılanmıştır. Sürgün ahali bu sözlerle, Gürcü tarafının her fırsatta dile getirdiği Meshilikle ilgili propaganda yağmuruna tutulmaktan endişe etmektedir.
Kazakistan’dan gelip Tiflis toplantısına katılan bir Ahıskalı, “Bizi kendi yurdumuza yerleştirmezseniz Gürcistan’a gelmeyiz!” demiştir. Sayın Haindrava bu söz karşısında kızmış ve “Gelmezseniz gelmeyin!” diyerek rest çekmiştir! Gürcü bakanının öfkelendiği anlaşılmaktadır. Halbuki öfkelenmesi gereken o değildir!
İnsanlık ve hukuk der ki, sürgün halktan özür dilenerek ve geride kalan yağmalanan mal varlığı da tazmin edilerek davet edilmesi gerekir. Ama bu asil halk, çok ihtiyacı olduğu halde, tazminat kelimesini telaffuz bile etmiyor…
Avrupa Konseyi’nin ve konuyla ilgilenenlerin, meseleye sadece Haindrava-Lomsadze ikilisinin penceresinden değil biraz da bu pencereden bakacaklarını ümit ediyoruz.
Regnum ajansının 12 Mayıs 2006 tarihli sayfasında, Temur Lomsadze’nin bir demecini daha okuyoruz: Meshet Türkleri, Güney Gürcistan’a yerleştirilebilir! Zalka’da yaşayan ve ana dilleri Türkçe olan Ortodoks Urumların tedricen bölgeyi terk ettikleri hatırlatılarak buralarda ev ve arazilerin daha ucuz fiyatla alınıp Ahıskalılara verilebileceği ifade edilmektedir.
Meseleye hep ters taraftan bakma işte buna derler. Ahıska orada duruyor fakat Ahıskalılara vatan aranıyor! Biz ne söylüyoruz, tambura ne çalıyor! Acaba Avrupa Konseyi ve Türk Dışişlerinin kurmayları bu incilerden haberdar mıdır? Onlar ne buyuruyorlar acaba? Meraktayız…
Gürcistan hükûmeti, Ahıskalıların vatana dönüşüyle ilgili olarak hazırladığı kanun tasarısını Avrupa Konseyi’ne sunmuş bulunmaktadır. Bu tasarı, AK’de 15 Haziranda görüşülecektir. Gürcistan temsilcileri ve bütün konularda onlarla mutabık davranan Vatan Cemiyeti Başkanı Strasburg’a gidecek, Ahıska ve Ahıska Türkleriyle alâkası olmayan bu tasarıyı savunacaklardır.
Her şeye rağmen bu tasarının Avrupa Konseyi’nde akıl, bilim ve hukuk çizgisine çekileceğini ümit ve temenni etmekteyiz.
* Svobodnaya Gruziya gazetesindeki haber metnini Tevfik Suliyev Rusçadan çevirdi.
* http://www.georgiatoday.ge/article_details.php?id=910: Margaret Shakarashvili, ‘Ours’ in Historical Georgia, Outside of Georgia Proper